Atatürk’ün Bütünleyici İlkeleri

8 Ocak 2014 tarihinde tarafından eklendi.

BÜTÜNLEYİCİ İLKELER

1. Millî Egemenlik

Devlet ve toplumun yönetimde halkın söz sahibi olması, halkın kendi kendini yönetmesi ve kendini yönetecek kişileri seçmesidir. Egemenliğin kaynağının halka dayandırılması ve yönetimin halk eliyle yapılmasıdır. Yeni Türkiye devletinin yapısının ruhu millî egemenliktir. Milletin kayıtsız şartsız egemenliğidir. (1923)
Toplumda en yüksek özgürlüğün , en yüksek eşitlik ve adaletin sağlanması, istikrarı ve korunması sadece ve sadece tam ve kesin anlamı ile millî egemenliği sağlamış bulunmasıyla devamlılık kazanır.
Bundan ötürü; hürriyetin de, eşitliğin de, adaletin de dayanak noktası millî egemenliktir. (1923)

2. Millî Bağımsızlık

Bir ulusun, başka bir devletin veya ulusun egemenliği altına girmeden ekonomik ve siyasi olarak bağımsız ve hür olarak yaşamasıdır. Tam bağımsızlık denildiği zaman, elbette siyasî, malî, iktisadî, adlî, askerî, kültürel ve benzeri her hususta tam bağımsızlık ve tam seferberlik demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde bağımsızlıktan mahrumiyet, millet ve memleketin gerçek anlamıyla bütün bağımsızlığından mahrumiyeti demektir. (1921) Türkiye devletinin bağımsızlığı mukaddestir. O, ebediyen sağlanmış ve korunmuş olmalıdır. (1923)

3. Millî Birlik ve Beraberlik

Milletin tüm fertlerinin karşılıklı sevgi ve saygı içerisinde dostluk, kardeşlik bağlarıyla birbirlerine bağlanmasıdır. Birlik ve beraberliği tesis ederek ortak hedeflere ulaşmak için çalışmaktır. Millet ve biz yok, birlik halinde millet var. Biz ve millet ayrı ayrı şeyler değiliz. (1919) Biz millî varlığın temelini, millî şuurda ve millî birlikte görmekteyiz.(1936) Toplu bir milleti istilâ etmek, daima dağınık bir milleti istilâ etmek gibi kolay değildir. (1919)

4. Yurtta Barış Dünyada Barış

Yurt içinde milletin ve devletin barış ve huzur içinde yaşamaktır. Devlet ülkede barışı sağlamak zorundadır. Aynı zamanda bölgesinde ve tüm dünyadaki uluslara millet ve devlet olarak barış içinde yaşamak esastır. Bu nedenle Atatürk yaşamı boyunca mecbur kalmadıkça savaşı tercih etmemiştir. Bölgesel ve dünya barışına katkıda bulunmuştur. Örneğin, Milletler Cemiyeti’ne giriş, Balkan ve Sadabat Paktları’na katılma gibi. Yurtta sulh, cihanda sulh için çalışıyoruz. (1931) Türkiye Cumhuriyeti’nin en esaslı prensiplerinden biri olan yurtta sulh, cihanda sulh gayesi, insaniyetin ve medeniyetin refah ve terakkisinde en esaslı âmil olsa gerektir. (1933) Sulh, milletleri refah ve saadete eriştiren en iyi yoldur. (1938)

5. Çağdaşlaşma

Türk toplumu ve devletini geliştirmek ve ileri götürmek için çağın bilim, teknik ve diğer alanlardaki gelişmelerden yararlanmak ve bunlara katılmaktır.
Milletimizi en kısa yoldan medeniyetin nimetlerine kavuşturmaya, mesut ve müreffeh kılmaya çalışacağız ve bunu yapmaya mecburuz. (1925) Biz Batı medeniyetini bir taklitçilik yapalım diye almıyoruz. Onda iyi olarak gördüklerimizi, kendi bünyemize uygun bulduğumuz için, dünya medeniyet seviyesi içinde benimsiyoruz. (1926)

6. Bilimsellik ve Akılcılık

Bilimsellik, devlet ve toplumun hayatında bilime yer verme ve bilimi değerlendirmektir. Aklın ve bilimin egemen kullanmasıdır. Akılcılık, gerçeği arayıp bulma yoludur.

a) Bilimsellik: Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için, başarı için en gerçek yol gösterici bilimdir, fendir. (1924)
Türk milletinin yürümekte olduğu ilerleme ve medeniyet yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale, müspet bilimdir. (1933)
b) Akılcılık: Bizim; akıl, mantık, zekâ ile hareket etmek en belirgin özelliğimizdir. (1925)
Bu dünyada herşey insan kafasından çıkar. (1926)

7. İnsan ve İnsanlık Sevgisi

İnsana ve insan topluluklarına değer vermedir. Yapılan tüm faaliyetlerin insanlar arasında fark gözetilmeksizin yürütülmesi ve insanlar arasında dostluk ve sevgiye önem verilmesidir. İnsanları mesut edeceğim diye onları bir birine boğazlatmak insanlıktan uzak ve son derece üzülünecek bir sistemdir. İnsanları mesut edecek yegâne vasıta, onları bir birlerine yaklaştırarak, onlara bir birlerini sevdirerek, karşılıklı maddî ve manevî ihtiyaçlarını temine yarayan hareket ve enerjidir. (1931) Biz kimsenin düşmanı değiliz. Yalnız insanlığın düşmanı olanların düşmanıyız. (1936)

“MANEVİ MİRASIM AKIL VE BİLİMDİR!”

“Ben, manevi miras olarak hiç bir ayet, hiç bir dogma, hiç bir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır…
Zaman hızla ilerliyor, milletlerin, toplumların, kişilerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları dahi farklılaşıyor.
Böyle bir dünyada, katiyen değişmeyecek şartlar getirdiğini ileri sürmek, aklın ve bilimin gelişimini inkâr etmek anlamına gelir…
Benim Türk halkı için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederler ise, manevi mirasçılarım olurlar.”

Mustafa Kemal

Etiketler:

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Şu Sayfamız Çok Beğenildi
KPSS Tarih Altın Bilgiler