Fâtih’in Bosna Seferi

25 Nisan 2014 tarihinde tarafından eklendi.

Fâtih’in Bosna Seferi

İstanbul’un fethinden sonra, Karadeniz’de mevcut tehdit ve tehlike unsurlarını süratli bir şekilde ortadan kaldıran, Osmanlı devleti aleyhine batı ile temaslar arayan Uzun Hasan’ı da şimdilik zararsız bir duruma getiren Fâtih Sultan Mehmed, Kazıklı Voyvoda üzerine yaptığı sefer sırasında, doğudaki ve özellikle Adalar denizindeki geniş ticaret imkanlarını kaybeden Venediklilerin, Avrupa devletleri ile her zaman bir haçlı ordusu planlayıp saldırabileceklerini göz önünde tuttuğu için, bu ülkeyi her an işgal ve istilaya kolaylık sağlayacak Bosna ve Hersek’in zaptını kararlaştırmış bulunuyordu. Aslında Bosna kralı da bilhassa Eflak voyvodası Vlad Drakul’un padişaha karşı takındığı hasmâne tavrı ve topraklarına saldıracak kadar gösterdiği cesareti örnek almış, hatta Semendire’nin kendisine verilmesini istemişti. Keza Eflak beyi gibi vergisini vermeyen, Fâtih’in davetine icabet etmeyen ve Venedikliler ile Macarlardan da destek gören Bosna kralı Stefan Tomaşeviç’in cezalandırılması için Osmanlı padişahı harekete geçti.

Gönderdiği elçinin önce hapsedilip bilahare serbest bırakılmasını ve istenilen verginin verilmeyip, itaat hususunda gerekenin yapılmadığını gören Fâtih, 1464 baharında ordunun Üsküp’te toplanmasını emretti. Ordunun Üsküp’te padişah önünde resm-i geçit yaptığı sırada, Mihaloğlu Ali Bey, Bosna kralının Türk kalelerine tecavüzde bulunduğunu ve Akçahisar’ı yaktığını haber verdi.

Bu son tecavüz üzerine ilerleyişini hızlandıran Fâtih Sultan Mehmed, Bosna topraklarına girdikten sonra, Bobovaç kalesini ele geçirdi. Bunu diğer pek çok kalelerin teslimi takip etti. Sarp mevkilerde bulunan birkaç kalenin direnmesi, orduyu her ne kadar bir süre meşgul etti ise de, Travnik’te iken yakalanan esirlerden kralın Yayçe’de (Jajezo) bulunduğunun öğrenilmesi üzerine, padişah 25.000 kişilik bir kuvvetle Mahmud Paşa’yı buraya gönderdi. Stefan Tomaşeviç Mahmud Paşa yetişmeden bir gün önce, Yayçe’yi terkederek biraz daha batıda bulunan Sokol’a çekildi; Mahmud Paşa’nın cebrî bir yürüyüşle buraya da yetişmesi üzerine, Kulikus (Kliutch) kalesine kapandı. Turahanoğlu Ömer Bey’in Bosna kralının Kulikus’a kapandığım Mahmud Paşa’ya bildirmesi üzerine, bu kalenin girişinde bulunan dar ve tehlikeli boğazın geçilme güçlüğünü ileri süren ve Yayçe’ye dönmek isteyen bir kısım muhalif kumandanlara rağmen, ileri hareket eden vezir-i âzam Mahmud Paşa, meşalelerle boğazı geçip ovaya çıktı. Burada yakalanan bir esirden, kralın kalede bulunduğunu öğrenen Turahanoğlu Ömer Bey, vezir-i âzam tarafından Kulikus üzerine gönderildi.

Bosna kralı geçidin bu kadar kısa bir zamanda geçilebileceğine ihtimal vermediği için kaleden ayrılmamıştı. Türk akıncılarını gören Bosna askerleri, esas Türk ordusunun uzaklarda olduğunu sanarak kaleye girişi sağlayan köprüyü tutup mücadeleye hazırlandılar. Hatta Turahanoğlu’nun birliklerini kuşatıp onu zor durumda bıraktılar. Fakat hızlı bir yürüyüşle yetişen Mahmud Paşa’nın askerlerinin nehri yüzerek geçip, savaşa katılmalarını müteakip mağlup olarak kaleye kapanan Bosna askerlerinin durumunu gören kale halkı ile Stefan Tomaşeviç, vezir-i azama başvurarak, hayatlarının bağışlanması dileğiyle teslim olacaklarını bildirdiler. Mahmud Paşa krala ve halka affolunacaklarına dair teminat verdikten sonra kaleyi teslim aldı. Kralın yanında üç oğlu ile kardeşi vardı.

Ancak harpden aldığı topraklarda, hanedan mensubu kral ve prens bırakmamayı prensip edinmiş olan Fâtih Sultan Mehmed, krala verdiği af teminatından dolayı Mahmud Paşa’yı azarladı. Gönderdiği elçiye iyi muamele etmeyen ve vergisini ödemeyen bu kralı ortadan kaldırmaya ve Bosna’yı Türk topraklarına katmaya kafi olarak karar vermiş olan padişah, vezir-i âzaminin bu teminatına bir müddet sadık kaldıktan sonra, Küçük Musannif lakabıyla tanınan Ali Bistami’nin şer’î fetvasıyla Stefan Tomaşeviç ile oğullarını idam ettirdi. Hatta bu idam keyfiyetinin cellatlığını da Ali Bistami icra eyledi.

Tomaşeviç’in idamından sonra, hiçbir dayanma noktası bırakılmayan Bosna, Türklerin eline geçmiş oldu. Fâtih bir kısım halkı İstanbul’a sürgün etti. İdare teşkilatı bir sancak halLıde düzenlenen Bosna’ya akıncı beylerinden Minnetoğlu Mehmed Bey tayin edildi.

Osmanlı devleti ile mücadelesini sürdürecek olan Venedil Cumhuriyeti’nin toprakları, doğrudan doğruya Türk tehdidi altına girmiş oluyordu. Öte taraftan, Macaristan’ın Osmanlı devletine olan köprü vazifesi gören mahallî unsurlar da bertaraf dilmiş oluyor, Tuna’nın sağlam bir engel ortaya çıkıyordu.

Etiketler:

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.