1. Dünya Savaşında Ermeni Olayları ve Sonuçları

16 Ocak 2014 tarihinde tarafından eklendi.

1. Dünya Savaşında Ermeni Olayları ve Sonuçları

Birinci Dünya Savaşı ile ilgili gelişmeler tam Ermenilerin bekledikleri gibi cereyan ediyordu. Osmanlı hükümeti, Alman hükümetiyle gizli ittifak yapmış (Ağustos 1914), nihayet 1914 Ekim’inin sonunda da Rusya ile fiilen savaşa başlamıştı. Ardından 11 Kasım 1914’te İtilaf Devletleri’ne resmen savaş ilan etmişti. Bütün hazırlıklarını böyle bir ihtimal üzerine yapmış olan Ermeniler için artık harekete geçme zamanı gelmişti. Daha önce Komitelerin aldığı kararlar doğrultusunda Ermeniler, Maraş’ta vergi vermeyi ve silah altına alınmayı reddederek Zeytun kasabasında isyan ettiler. Kısa zamanda Maraş ve havalisine yayılan olaylarda, Maraş Jandarma Kumandanı şehit edildi. Askerlerden de şehit olanlar ve yaralananlar oldu. Komiteciler halka bir bildiri yayınlayarak, “İngilizler’in İskenderun’a çıkacaklarını, Adana ve Maraş alınıncaya kadar isyanlarla Türk kuvvetlerinin meşgul edilerek İngilizlerin hareketine destek olunmasını” istediler.

Bu sırada Kayseri şehri, Ermeni çetelerince önemli bir üs haline getirilmişti. Komite üyeleri burada Amerikalı Ermeniler’le de irtibat kurarak, onların yardım ve desteğini almışlar, daha sonra düzenlemeyi düşündükleri eylemleri için şehri bir lojistik merkez haline getirmeye çalışmışlardı. Kevork adlı Kayseri’li bir Ermeni, Amerika’da patlayıcı uzmanı olarak yetiştirildikten sonra, Kayseri’ye dönerek evini bir silah imalathanesi haline getirmişti. İmalat esnasında gerçekleşen bir beklenmedik infilak olayı, meselenin Türk güvenlik birimleri tarafından anlaşılmasına yardımcı oldu. Daha sonra, Türk güvenlik birimlerince, Kayserili Ermeniler’in evlerinde yapılan aramalarda pek çok silah ve cephane ele geçirildi.

Ermenler Bitlis ve Muş vilayetlerine öteden beri büyük bir önem veriyorlardı. Komiteler ve Patrikhane, buralardaki Ermenileri teşkilatlandırmak için en kuvvetli elemanlarını görevlendirmişti. Bitlis ve Muş’un sorumluluğu Van milletvekili Vaham Papasyan’a verilmişti. Bitlis’in Hizan ilçesine asker toplamak için gelen jandarmalar, Ermeni çetelerince şehit edildi. Çeteler tarafından bölgede ulaşım ve haberleşme kesildi. Olaylar üzerine bölgeye gelen jandarma müfrezesini pusuya düşürülüp, komutan ve askerlerin bir kısmı şehit edildi. Erzurum, Erzincan ve Ankara’daki Ermeniler de bu istikamette faaliyetlere giriştiler. Jandarma ile çatıştılar. Asker toplama işlerine engel oldular. Ellerinden gelen her türlü kötülüğü yapmaktan kaçınmadılar.

Bu tarihlerde Ermeniler tarafından en ciddi şekavet olayları Van ve çevresinde meydana geldi. Bu bölgenin sorumluluğu Van milletvekili komiteci Varamyan’a bırakılmıştı. Tam bir komitacı olan Varamyan’ın girişimleri sonucu, vergi vermeme bahanesiyle Van’ın Tımar bucağında başlayan isyan, kısa sürede bütün bölgeye yayıldı. Ruslar’ın da yardımıyla tamamen Ermeniler’in eline geçen şehir, 6 Mayıs 1915’te Ruslar’a teslim edildi. Daha sonra şehirde geçici bir Ermeni hükümeti kuruldu.

Hükümet, 1914 yılının sonlarında başlayan olayları ,1915 yılının Nisan ve Mayıs aylarına kadar mahalli tedbirler alarak, Patrikhane’yi uyararak önlemeye çalışmıştı. Ancak, Ermeni olaylarının artarak devam etmesi bu tedbirlerin yeterli olmadığını gösteriyordu. Bu olayları yakından takip eden hükümet, daha etkili tedbirler almak ve bunları uygulama ihtiyacı hissetti. Bu cümleden olarak hükümet, önce patrikhaneyi devlet aleyhindeki hareketlerine son vermedikleri taktirde şiddetli tedbirler alınacağı ve üzücü sonuçlar doğa bileceği hususunda uyardı. Ancak Ermeni ileri gelenleri bu uyarıları hükümetin bir zaafı gibi yorumlayıp, hainliklerini arttırarak sürdürdüler. Uyarıların dikkate, alınmadığını gören hükümet, daha sonra komite merkezlerini kapatıp çeteleri dağıtmaya çalıştı. Ancak olaylar bir türlü önlenemedi. Bunun üzerine hükümet, 14 Mayıs 1915’te bir kanun çıkardı. “Tehcir Kanunu” olarak bilinen bu yasaya göre; hükümet emirlerine, ülke savunmasına ve güvenliğin sağlanmasına karşı hareket edenler, diğer önlemlerle durdurulamaz ise, fert-fert veya toplu halde, başka bölgelere zorunlu göçe tabi tutulabileceklerdi. Uygulamada yasa, bölge komutanlarına büyük yetkiler tanımıştı. Ruslarla savaşın devam ettiği Doğu Anadolu’da, Ruslar leyhine hareket halindeki Doğu Anadolu Ermenileri, tehcir kanunu gereği, o tarihlerde henüz savaş alanı olmayan Suriye ve Filistin’e zorunlu göçe tabi tutuldular. Göç esnasında da pek çok olaylar yaşandı. Türkler’e karşı silahlanmış ve dağa çıkmış olan Ermeni çeteleri, göçü engellemek için göç konvoylarına saldırılarda bulunuyorlar, bu esnada konvoydaki Ermeniler de harekete geçiyorlardı. Konvoyların sevkiyatından sorumlu güvenlik güçleri olayları önlemek ve görevlerini yerine getirmek zorundaydılar. Bu durumda taraflar arasında silahlı çatışma kaçınılmaz oluyordu. Bunun doğal sonucu olarak bir çok insan hayatını kaybetmiştir. Ermeniler’i kendi amaçları doğrultusunda kullanmak isteyen İngilizler, bu olayları dünya kamuoyuna bir soykırım, Türkler tarafından uygulanan bir Ermeni katliamı olarak lanse etmişlerdir. Oysa  bu   olaylar  esnasında  hayatını   kaybeden   Türklerin   sayısı Ermenilerden çok daha fazlaydı. Fakat, Türklerin uğradığı zulüm ve katliamla kimse ilgilenmiyordu.

Birinci Dünya Savaşı’nın başından itibaren, özellikle Doğu Anadolu’da organize olarak başlayan Ermeni ayaklanmaları, Rusya’da Bolşevik İhtilali’nin başlaması ve bölgeden Rus askerlerinin çekilmelerine kadar devam etmiştir. İhtilalden sonra, Ruslar’ın içinde bulunduğu zor durumdan yararlanarak Doğu vilayetlerimizi yeniden kontrol altına almamız, bu vilayetlerin Müslüman-Türk ahalisinin kısa bir süre için çilesinin azalmasına vesile olmuştur. Ancak, Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’ından yenilmiş olarak çıkması ve şartları çok ağır olan Mondros Ateşkes Antlaşması’nı imzalamak zorunda kalması üzerine bölgenin Müslüman-Türk halkı için, 1920 yılının sonlarına kadar devam edecek olan yeni bir çileli dönem daha başlamış oluyordu.

Etiketler:

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Şu Sayfamız Çok Beğenildi
KPSS Tarih Soru Cevap