Orta Assur Krallığı
Kuzey Mezopotamya’da ikinci binyılın başlarında kent devleti olarak öne çıkan, Anadolu ile yapılan ticarette öncü rolü oynayan Assur, Mitanni Krallığı döneminde adından fazlaca söz edilmeyen bir kent idi. Ancak bu dönemde de kenti yönetenler kendilerini listelere kral olarak kaydettirmişlerdi. Mitanni Krallığı’nın zayıflama sürecinde yeniden güçlenen Assur, kısa sürede bölgesel bir güç haline gelmiştir. MÖ on dördüncü yüzyılda başlayan bu süreç yaklaşık olarak bin yıllarına kadar devam etmiştir. Bu dönemde Güney Mezopotamya’da Babil ve çevresinde Kassit kökenli kralların yönetimi devam etmektedir.
Assur’u yeniden adından söz ettiren bir güç haline getiren ilk kral Assur-uballit’tir. Assur-uballit, doğuda Zagroslara kadar olan alanı kuzeyde Toroslara kadar olan bölgeyi denetim altına almayı başarmıştır. Bu dönemde Assur’un Mısır ile diplomatik ilişki kurma çabasına girdiği de görülür. Orta Assur Krallığı MÖ on üçüncü yüzyılda hızlı bir biçimde güçlenmiş I. Adad-nirari’den itibaren bölgenin en güçlü devleti olmuştur. Yukarıda belirttiğimiz gibi Mitanni Krallığı’nın Hitit İmparatorluğu tarafından zayıflatılmasının arkasından Assur kralı I. Şalmaneser bu devleti tarih sahnesinden kaldırarak topraklarının büyük bölümünü ülkesine katmıştır.
Şalmaneser, zengin hammadde kaynaklarına sahip Doğu Anadolu’ya sefer yapan ilk Assur kralıdır. Bu bölgede yaşayan yarı göçebe toplumlar, kış aylarında Torosların güneyine inmekte ve Assur için tehlike oluşturmaktaydılar. Şalmaneser’in sefer kayıtları, birkaç yüzyıl sonra devlet haline gelecek olan Uruatri/ Urartu adlı aşiretlerden ilk kez bu dönemde söz eder.
Orta Assur döneminde batıda Fırat, kuzeyde de Toroslara kadar geniş bir alan merkezi idarenin denetimine sokulmuştur. Başkentten uzak bölgelerde kurulan eyalet merkezleri, yerel halk üzerinde denetimin sağlanması, tarımsal faaliyetlerin organizasyonu ve vergilerin toplanması gibi görevleri üstlenmişti. Diyarbakır il sınırları içerisinde Dicle Nehri üzerinde yeni garnizonlar bu amaçla kurulmuştu. I. Şalmaneser, başkent yakınında da, daha sonra Yeni Assur döneminde ülkenin başkenti olacak Kalhu (Nimrud) kentini inşa etmiştir. Batıda Fırat Nehri’ne kadar alanda bulunan eski önemli kentler, vergi vermek koşuluyla varlıklarını korumuşlardır. fialmaneser’den sonra Assur kralı olan I. Tukulti-Ninurta da kuzeydeki dağlık bölgeyle ilgilenmiştir. Bu dönemde Assur kayıtlarında Yukarı Dicle ve kuzeydeki Doğu Anadolu yaylasının adı Nairi olarak geçmektedir.
Nairi bölgesine yapılan seferlerin kayıtları, Doğu Anadolu’dan alınan büyükbaş ve küçükbaş hayvan ve maden gibi ganimetler yanında büyük gruplar halinde tehcirden de söz eder. Tehcir bu dönemden sonra artarak devam eden bir politika haline getirildi. Orta Assur döneminde güneydeki Babil’e egemen olmak için de seferler düzenlenmiştir. Tukulti-Ninurta, Babil seferi sonrasında elde ettiği ganimetler yayında Marduk’un heykelini de Assur’a getirmiştir. Tukulti-Ninurta döneminin en büyük inşa programı, Assur kentinin karşısında, Dicle’nin doğu kıyısında kurulan ve Kar-Tukulti-Ninurta adı verilen yeni bir başkenttir. Ancak burası kralın ölümünden sonra terk edilmiştir
Mezopotamya’da kısa zamanda en güçlü devlet haline gelen Orta Assur Krallığı, I. Tukulti-Ninurta’dan sonra, bölgede ortaya çıkan göç dalgaları yüzünden yeniden küçülmeye başladı. MÖ on üçüncü yüzyıl sonlarında meydana gelen ve Ege kıyılarıyla Doğu Akdeniz havzasını etkileyen karışıklıklar sürerken, Mezopotamya da büyük göç dalgaları yaşanmaktaydı. Bu dönemde Doğu Akdeniz kıyılarındaki önemli ticaret kentleri tek tek büyük yangınlarla tahrip olmuştur. Doğu Anadolu üzerinden güneye Muşki adlı bir toplumun göçü başlamıştır. Suriye’den ise Arami adlı Sami kökenli göçebe bir toplum Güneydoğu Anadolu ve Assur ülkesine doğru ilerlemeye başlamıştır. Bu bölgedeki bütün kentler, Assur eyalet merkezleri bu göç dalgasından etkilenmiştir. Aynı yüzyılda Babil’deki Kassit egemenliği son bulmuştur.
Bu süreçte Assur’u en çok etkileyen Aramilerin göçü idi. Amurrular gibi Batı Samikökenli bir dil konuşan Aramiler kabileler halinde bölgeye gelmekteydiler. Orta Assur döneminin son güçlü kralı I. Tiglat-pileser, öncelikli hedefi olarak Aramileri seçmiş olmasına rağmen sonuç alamamıştır. Krallığı boyunca yirmi sekiz sefer yapmakla birlikte, Aramiler Kuzey Suriye ve Güneydoğu Anadolu’daki nüfus dengesini bozacak kadar çoğaldılar. Tiglat-pileser kuzeyden gelen Muşkilere karşı da savaşmıştır. I. Tiglat-pileser, ülkenin sınırları içerisinde Assur’un gücünü göstermek için yıllık sefer yapma geleneğini devam ettirmiştir. Bu seferlerden birinin günümüze ulaşan kanıtı, Dicle’nin kaynağına yaptırdığı kabartması ve kazdırdığı yazıtıdır.
I. Tiglat-pileser’den sonra küçülen devlet kısa zamanda başkent çevresini denetleyebilen kent devleti haline dönüşmüştür. Yazılı belgelerde bazı seferlerden söz edilse de, yaklaşık MÖ bin yıllarında Yeni Assur Devleti’nin kuruluşuna kadar büyük inşa projeleri yürütülememiş, kabartma ve heykel yapımı azalmıştır.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.