Milli Mücadele Dönemi’nde Yeni Diplomasi Girişimleri
Yeni Diplomasi Girişimleri
Sakarya Savaşı’nın kazanılması Millî hükümete diplomasi alanında daha rahat hareket etme imkanı vermiştir. Nitekim zaferi müteakip Sovyetler Birliği ile Kars Antlaşması’nı imzalayan B.M.M. Hükümeti, 20 Ekim 1921’de Fransız hükümetiyle Ankara İtilafhamesi’ni imzalamış, böylece karşısında bulunan batı blokunun çok önemli bir üyesini kendine yaklaştırmayı başarmıştı.
Ankara Antlaşması’nı imzalamalarına ve millî davayı kabul etmesine rağmen Fransa, hala ortaklarıyla beraber hareket ediyordu. Diğer yandan, 2. İnönü muharebesinin kazanılması üzerine kuvvetlerini Anadolu’dan çeken İtalyanlar bile, diplomasi alanında İngilizlerin tesirinden tam olarak kurtulamamıştı.
B.M.M. Hükümeti, Sakarya Zaferi’nden sonra, elde ettiği avantajın batıda diplomasi alanındaki etkilerini görmek ve mümkün olursa, yeni bir savaşa gerek kalmadan barışı yapabilmenin yollarını aramaya başladı. Bu amaçla Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal Bey’i Avrupa’ya gönderdi. Yusuf Kemal Bey, Paris ve Londra’da temaslarda bulunup, Milli Dava’yı anlatmaya çalıştı.
Fransızlar, Türk tezine karşı çıkmamakla birlikte müttefiklerinden ayrılmayı uygun bulmadıklarından, bunu açıkça ifade etmiyorlardı. İngilizler de Yunanlılar’ın Anadolu’yu boşaltmalanın prensip olarak kabul ettiklerini bunun yakında yapılacak bir konferansta ele alınacağını, onun için bir mütareke yapılmasının gerekli olduğunu söylüyorlardı. Yusuf Kemal Bey, Lord Curzon’a konferansın mütarekeden daha etkili olacağını söylemişse de O mütareke fikrinde ısrar etmişti. Bu gelişmeler doğrultusunda Müttefik Devletler Dışişleri Bakanları kendi aralarında bir konferans tertip edip, 22 Mart 1922’de Türk ve Yunan kuvvetleri arasında savaşı durduracak bir ateşkes anlaşması önerisini Ankara, İstanbul ve Atina’ya ulaştırdılar.
Bu ateşkes önerisine göre:
* Türk-Yunan kuvvetleri arasında 10 km’lik, askerden arındırılmış bir güvenlik alanı oluşturulacak.
* Cephedeki birlikler takviye edilmeyecek.
* Mevzileri değiştirilmeyecek.
* Türk ordusu ve askeri durumu müttefiklerce oluşturulacak bir komisyon tarafından kontrol ve teftiş edilebilecek.
* Savaş üç ay süreyle durdurulacak, barış için gerekli zemin bulununcaya kadar mütareke üç ayda bir kendiliğinden yenilenecek.
* Taraflardan biri savaşı yeniden başlatmayı düşünürse, bunu sürenin bitimine 15 gün kala karşı tarafa ve İtilaf Devletleri temsilcilerine bildirecek.
Yunanlılar, Sakarya yenilgisinin etkisinden kurtulamadıklarından bu teklifi hemen kabul ettiler. B.M.M. hükümeti ise, prensip olarak ateşkesi kabul etmekle birlikte, teklifin taşıdığı şartlar düşmana zaman kazandıracak nitelikte olduğu için pek sıcak bakmadı. Kendi teklifini hazırlarken, Ankara’ya İtilaf Devletleri’nin 26 Martta bu defa barış antlaşması niteliğinde ikinci bir teklifi geldi.
Bu teklife göre barış şartları şu şekilde belirlenmişti:
* Gerek Türkiye’de, gerek Yunanistan’da azınlıkların haklarının korunmasına ve bu hususta konulacak kuralların uygulanmasına Milletler Cemiyeti’nin katılması, doğuda bir Ermenistan kurulması ve bu işe yine Milletler Cemiyeti’nin katılması.
* Boğazların serbestliğini sağlamak için Gelibolu Yarımadası’nda ve boğazlar çevresinde askerden arındırılmış, tarafsız bir bölge meydana getirilmesi.
* Trakya sınırının, Tekirdağ Türkiye’ye, Kırklareli, Babaeski ve Edirne’yi Yunanistan’a bırakacak şekilde tespiti.
* Türkiye’de kalacak olan İzmir’deki Rumların ve Yunanistan’da kalacak olan Edirne’deki Türkler’in bu şehirlerin idaresine adaletli bir şekilde katılmalarını sağlayacak uygun bir usulün kararlaştırılması.
* Barışın hemen arkasından İtilaf Devletleri’nin İstanbul’u boşaltması.
* Sevr Antlaşması’yla 50.000 kişi olarak belirlenen Türk silahlı kuvvetlerinin mevcudunun 85.000’e çıkarılması, Sevr projesinde olduğu gibi Türk askerinin paralı asker olması.
* Sevr prejesindeki mali komisyon kaldırılmakla beraber, İtilaf Devletlerinin menfaatlerinin gözetilmesi, dış borçların ve Türkiye’ye yüklenecek savaş tazminatının ödenmesinin sağlanması hususunda Türk hakimiyeti ile bağdaşabilecek bir formülün bulunması.
İtilaf Devletleri’nin önce Ateşkes, ardından barış teklifini alan B.M.M. Hükümeti, prensip olarak daima barıştan yana olduğunu vurgularken, 5 Nisan 1922 tarihli karşı önerisinde ateşkesle birlikte, işgal altındaki Türk topraklarının tamamen boşaltılmasını isteyip, bu kabul edildiği taktirde barış görüşmelerinin hemen başlatılabileceğini bildirmişti. Ancak özellikle İngiliz hükümeti, önce bir ateşkes prensibinde direnince, Türkiye’nin düşman işgalinden tamamen kurtuluşunun, kesin sonuçlu bir taarruzla mümkün olabileceği açıkça ortaya çıktı. B.M.M. hükümeti bir yandan taarruz hazırlıklarını sürdürürken, diğer yandan da İtilaf devletleriyle diyalogu kesmemeye özen gösterdi. Böylece hem barışa karşı olmadığını ortaya koyuyor, hem de barışın mümkün olmaması halinde gerçekleştirilecek olan taarruzun hazırlıklarını kamufle etmiş oluyordu.
B.M.M. Hükümeti ile İtilaf Devletleri arasında diplomatik münasebetler devam ederken, Yunanistan’da da önemli gelişmeler yaşanmıştı. Sakarya yenilgisinden sonra Yunanlılar Avrupa devletlerinin desteğini kaybetmişler, Yunan kralı ve hükümete karşı ülkede bir hoşnutsuzluk meydana gelmişti. Yunan hükümeti kamuoyunda sükûneti sağlamak, halkın ve ordusunun moralini yükseltmek için, İzmir ve Manisa’yı Yunanistan’a katmak amacıyla yeni oyunlara girişti. Bu maksatla 27 Temmuz 1922’de ayrı bir İonia idaresinin kurulmasına karar verip, 30 Temmuzda İonia muhtariyetini ilan ettiler. Bundan daha önemlisi Yunanlılar bu tarihlerde İstanbul’u işgal etme hevesine kapılıp, Türkler’i bu yolla barışa zorlamayı düşündüler. Fakat böyle bir hareketin sonuçlarının çok ağır olacağını düşünen müttefik devletlerin İstanbul’daki temsilcileri buna mani oldular.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.