A.B.D.’nin Osmanlı Devleti Üzerindeki Emelleri

11 Ocak 2014 tarihinde tarafından eklendi.

A.B.D.’nin Osmanlı Devleti Üzerindeki Emelleri

Osmanlı imparatorluğu ile Amerika arasındaki ilişkiler henüz 1774 yılında Amerika bağımsızlığını kazanmadan ortaya çıkmış , bu devletin ilk konsolosluğu 1824 senesinde İzmir’de açılmıştır. İlk başlarda kültürel amaçlara yönelik olan Amerika – Osmanlı ilişkileri, zaman geçtikçe ekonomik alana doğru kaymaya başlamış ve 1830 senesinde iki devlet arasında bir ticaret antlaşması imzalanmıştır.

Osmanlı – Amerika ilişkileri zaman içinde iyileşmişti. Bu yakınlık, Amerika’nın bir iç sorunu olan Kuzey-Güney savaşı esnasında daha da ilerlemiştir. 1899 Amerika-İspanya savaşında da Osmanlı Padişahı, Filipinler’de yaşayan Müslümanları, Amerikalılara karşı dostça davranmaya çağırmıştır. Buna karşılık, İtalyanlar’ın Trablusgarp’a saldırmaları üzerine, Osmanlı Devleti, A.B.D.’den arabuluculuk yapmasını istemiştir. O’nun bu isteğini A.B.D. kabul etmemiş, tarafsız kalacağını açıklamıştır.

A.B.D.,  Osmanlı Devleti ile ilişki kurduktan sonra A.B.D.’li misyonerler, Osmanlı Devleti’ne gelmeye başlamıştır. Bunlar özellikle sağlık, din, eğitim alanlarında görev yapmışlardır. A.B.D.’li misyonerler bu arada Ermeni, Arap, Yahudi topluluklarla da yakından ilgilenmişlerdir. 1894-1895 Ermeni olaylarından sonra, Amerikan Senatosu, Osmanlı Devleti’ne Ermeniler lehinde bir uyarıda bulunmak istemiştir. Osmanlı Devleti bu olayları incelemek üzere A.B.D.’den bir heyet istemiş ise de olumlu bir cevap alamamıştır. Osmanlı Devleti’nden çeşitli nedenlerle göç eden bazı topluluklar, özellikle Ermeniler A.B.D.’ne yerleşmişler ve onların etkisiyle A.B.D.’de bir Türk aleyhtarı hareket ortaya çıkmıştır. Bu ülkenin Türkiye ile ilgili dış politikası Birinci Dünya Savaşının ardından ağırlık kazandı. Bu dönemdeki A.B.D. Başkanı Wilson’un yayınladığı barış prensiplerinin 12. maddesi Osmanlı Devleti ile ilgiliydi. Ancak Türklerin lehine olan bu madde, diğer devletler tarafından uygulanmadı.

Monroe Doktrini uyarınca, kıtası dışındaki olaylarla ilgilenmeyen A.B.D. ile Osmanlı Devleti’nin çeşitli alanlarda ilişkiler kurması, her iki devletin de lehine olmuştur. Ancak daha sonra Ermenilerin siyasi ve ekonomik yönden desteklenmesi, iki devlet arasındaki ilişkilere gölge düşürmüştür.

Büyük devletler bu emellerine ulaşabilmek için Osmanlı Devleti üzerinde çeşitli baskı metodları uygulamışlardır. Bu baskılar şunlardı:

Kültürel Baskı

Kültürel alanda kapitülasyonlar içinde verilmiş olan okul açma imtiyazı bir kültürel baskı unsuru olarak kullanılmıştır. Bu ayrıcalıktan ilk olarak Fransa faydalandı. Daha sonra İngiltere, A.B.D., Almanya, Avusturya ve İtalya bunu takip etti. Amerikalılar ve Fransızlar o kadar çok okul açtılar ki, bunların sayısı neredeyse bazı yerlerde yerli okulları geride bıraktı. Bu okullar, misyonerlik, casusluk gibi faaliyetlerin yanı sıra geleceğin Türk aydınını kendi kültürleriyle bağlantılı yetiştirmek gibi çeşitli amaçlarla açılmıştı. Dolayısıyla bu sonuç hangi milletin kültürü yayılıyorsa, onun lehine olacaktı.

Ayrıca Tanzimatla beraber Avrupa’ya öğrenci gönderilmesi istenileni vermeyip, bazı kültürel sonuçlar doğurdu. Bu öğrencilerin büyük bir kısmı kendi kültürlerini ihmal edip batı kültürünü benimsediler. İçlerinde yerli kültürle mücadele edenler bile oldu. Tabidir ki, bu durum batının Türkler üzerinde kültürel baskısını oluşturdu.

Bunlar dışında 1789 Büyük Fransız İhtilali sonrası yayılan milliyetçilik fikirleri Osmanlı topraklarında da etkisini gösterdi. Devletin siyasi sınırları içindeki çeşitli ırklara mensup topluluklar bu fikrin tesiriyle bağımsızlık davası peşine düşüp, devleti yıprattılar. Milliyetçilik fikri sadece gayrı müslimleri değil, müslüman aydınları da etkiledi. Bu aydın kesim ihtilalin sloganlaşmış “hürriyet, kardeşlik, eşitlik, adalet” ilkelerini benimseyip, bir takım yeni ıslahat formülleri geliştirmeye çalıştı.

Ekonomik Baskı

Ekonomik baskı aracı olarak da Kapitülasyonlar yine ön planda görülmektedir. Osmanlı Devleti, batılı devletlere vermiş olduğu kapitülasyonların dışında, Yeniçağ’da hızlı bir borçlanma içine girmişti. İlk defa Kırım Savaşından sonra (1853-1856), başlayan dış borç alımı giderek artmış ve devlet iflasa sürüklenmiştir. Bu sebeple 1881 yılında Duyun-ı Umumiye Teşkilatı’nın kurulması batılıların ekonomik baskısını daha da arttırmıştır. Nitekim bu idarenin kurulmasıyla dışarıdan yeni krediler bulunabilmiş, ancak zamanla devlet içinde ikinci bir maliye nezareti gibi çalışan Duyun-ı Umumiye devletin gelir kaynaklarının büyük bir kısmına hükmetmeye başlamıştır.

Siyasi Baskı

Karlofça Antlaşması’ndan itibaren, Avrupa devletleri çeşitli siyasi toplantı ve kongrelerde aldıkları kararlarla Osmanlı Devleti’ne siyasi baskılarda bulunmuşlardır. Viyana, Paris ve Berlin konferanslarında bu açıkça görülür. Osmanlı Devleti’ni siyasi alanda zor durumda bırakan kararların alınmasında Rusya, İngiltere, Fransa ve Avusturya çok etkili olmuşlardır.

Daha önce de belirttiğimiz gibi adı geçen devletler hasta adam gözüyle baktıkları Osmanlı Devleti’nin mirasından pay alma yarışına girişip, aralarındaki gizli anlaşmalarla da ona hayat hakkı tanımak istememişlerdir.

Askeri Baskı

Büyük Devletler emellerine ulaşabilmek için, zaman zaman askeri baskıya başvurmaktan çekinmemişlerdir. Başta Rusya olmak üzere diğer Avrupa devletleri de askeri işgallerle Osmanlı ülkesini yağmalamaya çalışmışlardır. Rusya Balkanlar’da ve Kafkaslar’da, Fransa Kuzey Afrika’da (Cezair, Tunus), İngiltere Kıbrıs ve Mısır’da, Avusturya-Macaristan Bosna-hersek’te, İtalya Trablusgarb’taki Türk topraklarını işgal etmişlerdir.

Konuya bu açıdan baktığımızda Osmanlı Devleti, diğer baskı metodlarıyla yıpratılıp takatsiz bırakılmış, nihai amaç askeri baskılarla gerçekleştirilmiştir.

Etiketler:

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Şu Sayfamız Çok Beğenildi
KPSS Tarih Kartları – 2