Batı Cephesi Muharebeleri ve Siyasî Gelişmeler
Batı Cephesi Muharebeleri ve Siyasî Gelişmeler
Batı Cephesi’nin Kurulması ve Düzenli Orduya Geçiş
Batı Cephesi, İzmir’in Yunan kuvvetleri tarafından 15 Mayıs 1919’da işgali üzerine kurulmuştur. İlk direnme, işgal olayından bir gün sonra, Urla’daki Rumların çevredeki Türk köylerine karşı harekete geçmesi üzerine, burada bulunan Türk alayı ve yöredeki sivil halkın kendi imkanlarıyla başlatıldı. Küçük çaplı olan bu ilk hareket, savaş gemilerinden çıkarak olaya müdahele eden Yunan kuvvetlerince kanlı bir biçimde bastırıldı.
İtilaf Devletleri’nin işgalin, İzmir Sancağı ve Ayvalık hudutlarından öteye gitmeyeceği kararına rağmen Yunan işgal hareketi, daha başlangıçta kendisi için belirlenen sınırları aşarak, Manisa ve Aydın’a ulaşmıştı. Ayvalık’ta 172. Alay komutanı Ali Çetinkaya, 173. Alaydan sonra Yunanlılar karşısında ikinci organize direnişi gösteren komutandı.
Balıkesir ve çevresinde bulunan askeri birliklerden 61. Tümen Komutanı Kazım Özalp ile 17. Kolordu Komutan Vekili Bekir Sami Bey yörede Millî Kuvvetler’in teşkilatlanması için çok büyük gayretler sarf ettiler.
Ödemiş’deYüzbaşı Tahir Bey’in komutasında Ödemiş Kuvayi Milliye Teşkilatı kuruldu ve savunma tertibatı alındı (25 Mayıs 1919). Bu daha ziyade mahalli nitelikli teşkilattı. Yunan kuvvetleri karşısında, kendi gücünün ötesinde bir direniş ortaya koydu ise de, önce Ödemiş, 5 Haziran’da Akhisar ve 12 Haziran’da da Bergama Yunan kuvvetleri tarafından işgal edildi. Ancak iki gün sonra civarda bulunan Milli Kuvvetler buraya bir baskın yaparak, işgalci Yunan askerlerinin çoğunu öldürdüler. Yunan Başbakanı Venizelos bu durumun mütarekenin ihlali olduğunu ileri sürerek, İtilaf Devletleri’nden işgal sahalarını Edremit, Balıkesir, Nazilliye kadar genişletilmesi yönünde müsaade istedi.
İzmir’in işgali üzerine Denizli Müftüsü Ahmet Hulusi Efendi’nin öncülüğünde, Mutasarrıf Faik Bey, Binbaşı İsmail Hakkı Bey Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i İlhak Cemiyeti ile Denizli Heyet-i Milliyesi’ni kurarak gönüllü kaydına başlamışlardı.
Yunan kuvvetlerince Aydın’ın 27 Mayıs’ta işgalinden sonra, yöredeki Kuvayi Milliye hazırlıkara girişti. Bunun farkına varan İngilizler, Aydın’ı kurtarmak için girişilecek bir hareketin Türkler’in aleyhine olacağını ihtar etti. Fakat Kuvayi Milliye liderleri İngiliz subayının bu tehditlerini ciddiye almayıp, Yunanlılar’ın şehri boşaltmalarını, bunu yapmazlarsa sonuçtan Yunanlılar’ın sorumlu olacağını bildirdiler. İngilizler ve Yunanlılar bunun bir kuru tehdit olduğunu zannetmişlerdi. Millî Kuvvetler 28 Haziran’da şehre düzenledikleri baskınla Yunan kuvvetlerini perişan edip, 30 Haziran’da şehre girmeyi başardılar. Bu olaylardan son derece rahatsız olan Yunan Başbakanı Venizelos derhal durumun telafi edilmesini istedi. Bunun üzerine tekrar harekete geçen Yunan kuvvetleri 3 Temmuz’da Aydın’ı geri aldılar.
Bir yandan eşraf ile asker dayanışmasından Kuvayi Milliye dediğimiz kuvvetler doğarken, diğer yandan yanlarına topladıkları adamlarıyla otorite boşluğundan yararlanarak, kanun dışı hareketlerde bulunan ve “Efe” diye adlandırılan kişiler de adamlarıyla birlikte Yunan kuvvetlerine karşı Kuvayi Milliye’nin yanında yer aldılar. Bu kuvvetler Batı Anadolu Bölgemiz’deki direnişlerde oldukça önemli yararlılıklar göstermişlerdir.
Ege Bölgesi’ndeki Yunan işgali, 1920 Haziran’ına kadar Milne Hattı denen ve ana hatlarıyla Manisa-Ayvalık hattının batısında kalan hinterland içinde kalmıştı. Ancak San-Remo Konferansı’nda Türkler’e sunacakları barış projesine son şeklini veren İtilaf Devletleri, projeye karşı doğabilecek hareketlere göz dağı vermek amacıyla Milne Hattı’nda mevzilenmiş bulunan Yunan Kuvvetleri’ne 20 Haziran 1920’de yeniden taarruza geçme izni verdiler.
San-Remo kararlarına işlerlik kazandırmak ve B.M.M. Hükümeti’ni yıkmak amacıyla 22 Haziran’da mevzilerinden çıkarak yeniden taarruza geçen Yunan Kuvvetleri, Salihli, Akhisar, Alaşehir, Balıkesir, Bandırma, İznik ve Bursa’yı işgal ettiler. Tabi nihaî amaç, Ankara’ya ulaşmak ve Millî Hükümeti yok etmekti. Ama gerek ilk harekatın verdiği yorgunluk, gerekse Yunanistan’da siyasi iktidarın değişmesi gibi sebepler, Yunan kuvvetlerinin 1921 Ocak’ına kadar bu hatta kalmalarına neden olmuştur.
B.M.M. Hükümeti, Yunanistan’daki iktidar değişikliğinden kaynaklanan iç problemlerden yararlanarak Batı Cephesi’nde düzenli orduyu kurmak üzere harekete geçti. Zira bu cephede düzensiz durumdaki Kuvayi Milliye dediğimiz Millî Kuvvetlerin gücü ile düzenli-disiplinli ve organize vaziyetteki Yunan Kuvvetleri’nin taarruzunu tamamen durdurmanın mümkün olamayacağı anlaşılmıştı. Ayrıca Millî Kuvvetlerin başarısızlıkla sonuçlanan Gediz taarruzu Milli Kuvvetler arasında bir takım tartışmaların da doğmasına neden olmuştu.
Bütün bu gerekçelerden hareket eden B.M.M. Hükümeti 8 Kasım 1920’de aldığı bir kararla Batı Cephesini, Güney ve Batı Cephesi Komutanlıkları adı altında teşkilatlandırıp, Güney Cephesi Komutanlığı’na Refet Paşa, Batı Cephesi Komutanlığı’na da İsmet Paşa atanmıştı. Ancak bu düzenleme bölgedeki en büyük Kuvayi Seyyare Komutanı Ethem Bey’in hoşuna gitmedi. Bizzat Mustafa Kemal bu rahatsızlığı gidermek için çalıştı ise de, Ethem Bey’in isyan etmesini önleyemedi. Bu sebeple Ethem Bey’in üzerine B.M.M. birlikleri gönderilerek kuvvetleri dağıtıldı. Bunların pekçoğu düzenli ordu saflarına katıldı. Bu olup bitenleri gurur meselesi yapan Ethem Bey, yakınlarıyla birlikte Yunan birliklerine sığındı. Düzenli ordu saflarına katılma konusunda tıpkı Ethem Bey gibi hareket eden Demirci Mehmet Efe de takibata alınarak, etkisiz hale getirilmiş, adamları düzenli ordu saflarına alınmış, kendisi de ölünceye kadar bir köyde oturmayı kabul etmiştir.
Anadolu’da bu gelişmeler yaşanırken, Trakya’da da Yunan işgali tehlikesine karşı, Mondros Mütarekesi’nden sonra çeşitli tedbirler alındı. Yunanlıların 14 Ocak 1919’da Hadımköy’den Kuleliburgaz’a kadar demiryolu istasyonlarını işgal etmeleri bölgede büyük bir huzursuzluğa yol açtı. Rumlar, çeteler kurup polis ve jandarmaya saldırdılar, devlet memuru ve sivil halktan pek çok kişiyi şehit ettiler. Trakya Paşaeli Müdafaa Heyet-i Osmaniyesi olaylara engel olamadı. Doğu Trakya’daki gelişmelerle de yakından ilgilenen Mustafa Kemal Paşa, Ocak 1920’de Edirne’de bulunan I. Kolordu Komutanı Cafer Tayyar Paşa’ya; bölgeye yapılacak bir saldırıyı durdurmak, İstanbul’u savunmak, Müslümanları Hıristiyanların saldırısından korumak ve Bulgarlar’ın tarafsızlığını sağlamak görevlerini verdi.
İstanbul’un işgali üzerine başkentle ilişkilerini kesen Cafer Tayyar Paşa, Trakya’da sıkı yönetim ilan edip mücadeleye hazırlandı. Trakya Paşaeli Cemiyeti 31 Mart-2 Nisan 1920 tarihlerinde Lüleburgaz, 9-14 Mayıs 1920’de de Büyük Edirne Kogresini toplayarak Trakya’ya yapılacak bir saldırıya karşı silahlı direniş kararı aldı. Ancak 20 Temmuz 1920’de başlayan Yunan saldırısı durdurulamadı. 25 Temmuz’da Yunanlılar bütün Doğu Trakya’yı işgal ederken, Türk kolordusunun bir kısmı Bulgaristan’a geçti. Bu esnada Trakya Paşaeli Cemiyeti yöneticilerinin bazıları da Bulgaristan’a gidip, Ankara’yla temaslarını sürdürdüler. Ankara’nın talimatı doğrultusunda Yunan kuvvetlerini Anadolu dışında meşgul etmek maksadıyla Doğu Trakya’da faaliyet göstermek üzere müfrezeler kurdular. Bu müfrezelerin faaliyetleri sayesinde Yunanlılar’ın bütün gücüyle Anadolu’ya yüklenmeleri önlendi.
İki yıldan fazla Yunan işgalinde kalan Doğu Trakya, 11 Ekim 1922’de imzalanan Mudanya Mütarekesiyle kurtarılmıştır.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.