Cumhuriyet Döneminde Ekonomi (1938’e Kadar)
CUMHURİYET DÖNEMİNDE EKONOMİ (1938’E KADAR)
✱ Osmanlı Devleti 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başlarında katıldığı savaşlar sonucunda çok zayıflamış ekonomik yönden çökmüş bir ülke görünümünde idi.
✱ Savaşların finansmanında iç kaynaklar yetersiz kalmış ve yüksek miktarda borçlanmaya girilmişti.
✱ Onlarca yıl süren savaşlar sonrası, birçok iş yeri kapanmış, üretken erkek nüfus azalmış, aileler parçalanmış, işsizlik artmış, mevcut kaynaklar da bitme noktasına gelmişti.
I. Dünya Savaşı sonrası imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması ile Osmanlı ülkesi siyasi, askeri ve ekonomik açıdan tam bir yıkıma uğramıştır.
Kurtuluş Savaşı ve İzmir İktisat Kongresi:
Mondros Ateşkes Anlaşması’ndan sonra Türk halkı yeniden bağımsızlığa kavuşmak için dört yıl sürecek bir Kurtuluş Mücadelesi’ne girmiştir.
23 Nisan 1920’de Ankara’da toplanan Türkiye Büyük Billet Meclisi, Kurtuluş Savaşı’nda çok büyük ekonomik sıkıntılar yaşadı.
✱ Mustafa Kemal, ekonomik bağımsızlığa verdiği önem dolayısıyla, henüz savaş bitmeden, kurulacak olan bağımsız yeni Türk Devleti’nde uygulanması gereken ekonomi politikasının hazırlıklarına başladı.
İzmir İktisat Kongresi:
Mustafa Kemal, siyasi, askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsun, ekonomik zaferler ile taşlandırılmazsa elde edilen zaferlerin kalıcı olmayacağının farkındaydı.
Bu doğrultuda ulusal bağımsızlık savaşı henüz sona ermeden ekonomik politikalarla ilgili 17 Şubat – 4 Mart 1923 tarihleri arasında İzmir’de Türkiye İktisat Kongresi toplandı.
Türkiye İktisat Kongresinin Bazı Maddeleri:
– Hammaddesi yurt içinde yetişen veya yetiştirilebilen sanayi dalları kurulmalıdır.
– Özel teşebbüslere kredi sağlayacak bir devlet bankası kurulmalıdır.
–Devlet yavaş yavaş iktisadi görüşleri de olan bir organ haline gelmeli ve özel sektörler tarafından kurulamayan teşebbüsler devletçe ele alınmalıdır.
– Teknik eğitim geliştirilecek
– Dış rekabete dayanabilmek için sanayinin toplu ve bütün olarak kurulması gerekir.
– Anonim şirketlerin kurulması kolaylaşacak
– Yabancıların kurdukları tekellerden kaçınılmalıdır.
– Yerli malı teşvik edilecek.
– Sanayinin teşviki ve milli bankaların kurulması sağlanmalıdır.
– Demir yollarını hükümet yapacak
✱ Mustafa Kemal Atatürk, bu kongre’de tarihteki başarı veya başarısızlıkların tümünün ekonomi ile bağlantılı olduğunu, çağımızda ekonominin çok önemli olduğunu ve ülkenin layık olduğu düzeye ulaşabilmesi için buna büyük önem verilmesi gerektiğini dile getirmiştir.
✱ Birinci İktisat Kongresinde çiftçi, sanayici, tüccar, işçi temsilcilerinden oluşan 1135 delegenin ortak çalışmaları sonucunda, “Misakıiktisadi Esasları” belirlenmiştir. Her kesimden insanın sorunlarının ortaya konduğu ve çözüm yollarının arandığı bu kongrede alınan kararlarda ülkenin siyasi bağımsızlığının iktisadi bağımsızlıkla güçlendirilmesi ve Türk girişimciliğinin geliştirilmesi hedefliyordu. Kongrede, genelde liberal politikaların temelleri benimsenmişti. Nitekim, Cumhuriyet’in ilk beş yılındaki uygulamalar da kongrede alınan kararlar yönündeydi. Kongrede, özel girişimcilerin desteklenmesi, yatırımcılara kredi sağlayacak bankaların kurulması, hammaddesi yurt içinde olan endüstri kollarının kurulması, günlük tüketim mallarına öncelik verilmesine, önemli kuruluşların millileştirilmesi ve kendi limanlarımızda kabotaj hakkımızın kullanılması gibi kararlar alınarak yeni Hükümet’in mali ve iktisadi politikasının temelleri atılmıştır.
Kongrede Alınan Kararların Uygulanması
İzmir İktisat Kongresi’nde alınan kararların uygulanabilmesi için yeni kurulan “Türk Devleti” bir dizi gelişmeye imza attı.
Bu gelişmeler:
– Lozan Anlaşması’yla kapitülasyonların kaldırılması,
– Dış borçların imparatorluk üzerinde kurulan yeni devletler arasında paylaştırılması,
– Sanayicilere sermaye ve kredi sağlamak üzere 1924 yılında “Türkiye İş Bankası”nın kurulması,
– 1925 yılında tarımda öşür vergisinin kaldırılması,
– 1926 yılında “Kabotaj” kanununun kabul edilmesi sayılabilir.
Ekonomide Özel Sektör
Ekonominin özel sektör çerçevesinde gelişmesine Cumhuriyet’in ilk yılarında önem verilmiş ve bu konuda girişimcilere kredi açmak için bankalar ve sanayi faaliyetlerini desteklemek için kanunlar yapılmıştır. 1924 yılında kurulan İş bankası 1925 yılında kurulan “Türkiye Sanayi ve Maadin Bankası” 28 Mayıs 1927 yılında kabul edilen “Teşvikisanayikanunu” bu doğrultuda atılan adımlar olarak sayılabilir.
NOT :
Cumhuriyet’in ilk on yılında özel sektörün devletten beklenti içinde olması, yeterli sermaye, nitelikli iş gücü ve teknik eleman eksikliği nedenlerden dolayı ekonomik gelişmede istenilen sonuç elde edilememiştir.
1929 İktisat Buhranı Sonrası ve Devletçilik Dönemi
29 Ekim 1929’de ABD’de yaşanan ekonomik kriz sonrasında başlayan dünya iktisat bunalımı tüm dünyayı iktisadi açıdan büyük bir çıkmaza sokmuş ve bu bunalım ülkemizi de derinden etkilemiştir. 1930 yılı, Cumhuriyet Dönemi Türk ekonomisinde bir dönüm noktasıdır. 1929 Krizi sonrasında tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de, devletçi, müdahaleci ve korumacı politikalar uygulanmaya başlanmıştır.
1923 – 1929 yılları arasında özel sektör girişimlerini teşvik eden politikaların ülke kalkınmasında yetersiz kaldığını düşünen iktidar partisi CHP, 1931 yılında programına devletçiliği almıştır.
1930 sonrasında devlet, kapalı bir ekonomik politika izlemeye ve devletçiliğe yönelmeye başlamıştır. Bu nedenle, Türkiye’nin iktisat tarihinde 1930’lu yıllar ‘Devletçilik’ dönemi olarak geçmektedir. Devletçiliğe geçişin 1930 yılına kadar tam olarak gerçekleşmemesinin en önemli nedenleri, Lozan Antlaşması’nın bazı hükümleri yeteri sermayenin henüz birikmemiş olması ve devlet kadroların henüz yetiştirilmemiş olmasıdır.
✱ Türkiye Cumhuriyeti Devleti benimsenen devletçi politika çerçevesinde; 1931 yılında hem para piyasasını düzenlemek hem fiyat istikrarını sağlamak için “Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası”nı kurdu. Bu gelişmeyi tekstil, demirçelik, kağıt vb. olmak üzere değişik alanlardaki fabrikaları bünyesinde toplayan “Sümerbank”ın kurulması takip etti.
✱ 1933 yılında hazırlanan ve 17 Nisan 1934 te kabul edilerek uygulanmaya başlanan 1. Beş Yıllık Sanayi Planı ile devlet iktisadi hayata doğrudan doğruya girerek devlet işletmeciliğe başlamış ve ülke genelinde planlı sanayileşmeye geçilmiştir.
Bu dönemde, Devlet, kalkınmada aktif rol oynamak için sanayide öncülük etmek üzere planlar hazırlamıştır. 1. Beş Yıllık Sanayi Planı döneminde toprak reformu yapılarak tarıma teşvik sağlanmış ve hammaddesi yurtiçinde bulunan malları işleyecek sanayi kuruluşları ile devletçe finanse edilmesi mümkün olan kuruluşların kurulmasına öncelik verilmiştir.
✱ 1935 yılında yer altı kaynaklarını işletmek ve değerlendirmek üzere “Etibank” ardından da “Maden Tetkik Arama Enstitüsü” kurulmuştur.
✱ 1938 yılında faaliyete geçen “Halk Bankası” ile esnaf ve sanatkârların kredi ihtiyacı karşılanmaya çalışılmıştır.
✱ Cumhuriyet’in ilk yıllarında tarımın ekonomideki önemli yerinin farkında olan Mustafa Kemal, bu konuda tarımla ilgili reformların yanında çiftciye damızlık, fidan, tohum dağıtmak üzere devlet sermayeli büyük çiftlikler kurulmuştur.
✱ Dış ticarette de tedbirler alan hükümet, ithalatı yasaklayarak, kontenjanları denetim altına almış, böylece denge sağlanarak Türk lirasının değeri korunmaya çalışılmıştır.
SONUÇ;
Türkiye Cumhuriyeti, Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde yapılan ekonomik devrimlerle on beş yılda büyük bir ilerleme göstermiştir. Kurtuluş Savaşı sonrası, tüm kaynaklar tükenmiş, sanayisi olmayan, tarım alanında çok geri, mevcut işletmelerin çoğu yabancıların elinde olan ve bir çok temel ihtiyaç maddesinde dışarıya bağımlı yoksul bir ülke görünümünde olan Türkiye, 1938 yılına gelindiğinde pek çok alanda yeni fabrikaların açıldığı, ulaştırma alanında ciddi atılımların yapıldığı, tarımda modern teknik ve araçların kullanımına başlandığı ve sanayileşme yolunda ilerleyen modern bir ülke durumuna gelmiştir.
Ayrıca, Cumhuriyetin bu ilk yıllarında devletin temel kurumlarının ve kuruluşlarının yapılanması tamamlanarak pek çoğu faaliyetine başlamıştır.
Atatürk bu kalkınma hamlesini gerçekleştirirken, yeni bir ekonomi modeli geliştirmiş ve ülke şartlarına uygun bir karma ekonomisi sistemini kurmuştur.
Bu politikları uygularken, devletin harcamaları ile gelirleri arasında denge sürekli olarak korunarak enflasyon önlenmiştir. Maliye sistemi, halka baskı yapmadan, aynı zamanda da dışarıya muhtaç olmadan yeterli bir geliri elde etme üzerine kurulmuştur. Yeni Cumhuriyet yatırımlara büyük önem vermiş ve yurdun her köşesinin kalkınması için çalışmalar yapılmıştır.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.