Fâtih Sultan Mehmed’in Birinci Sırbistan Seferi
Fâtih Sultan Mehmed’in Birinci Sırbistan Seferi
Fâtih Sultan Mehmed, İstanbul’u fethettikten sonra, burasını payitaht olacak şekilde düzenleme çalışmaları ile ilgili plan ve icraatları tamamladı. Hemen arkasından devlet sınırları içinde olup İstanbul kuşatması sırasında, bazı hanedan mensupları ile diğer Bizanslı mühim şahsiyetlerin sığındıkları Silivri üzerine asker şevketti. Kalede bulunanlar, hayatlarına dokunulmaması kaydı ile şehri teslim ettiler.
Silivri’nin fethinden sonra, Fâtih Sultan Mehmed’in batı istikametinde askerî seferlere girişeceği genel bir kanaat haline gelmişti. Bizans’ın Türklerin eline geçmesi, hristiyan aleminde büyük bir heyecan ve akis yaratmıştı. Türk donanmasının Gelibolu’ya geldiği sıralarda, Bizans’a ait bulunan Limni, İmroz ve Taşoz adalarının yerli halkı evlerini terke başlamışlardı. Bir kısım ada halkı da, donanma kumandanı Hamza Bey’e müracaat ederek, tâbiiyete kabul edilmelerini istediler. Bu arada Enez ve Midilli’ye sahip olan Ceneviz beylerinin de itaatlerini arzettikleri görüldü.
İstanbul’un Türklerin eline geçmesine karşı, Avrupa’da en ciddi muhalefetin önderliğini papa üstlenmişti. Papanın, İslâm ilerleyişine karşı, birleşik bir haçlı ruhunu daima canlı tutmak istemesi, hristiyan devletlerin aralarındaki anlaşmazlıklar dolayısıyla bir türlü mümkün olamadı. Nitekim bu hususu çok iyi takip eden Fâtih Sultan Mehmed, Rumeli’de müttefik bir haçlı ordusuna karşı savaşmamak için, dakik bir siyaset takip ederek, ele geçen fırsatları en iyi şekilde değerlendirme cihetine gitti.
Deniz gücü üstün olan Venedik’in, herhangi bir haçlı harekâtına katacağı katkıyı göz önünde bulunduran Osmanlı padişahı, İstanbul’la bağlantılı olan doğu ticaretini kaybetmek istemeyen Venedik Cumhuriyeti‘nin gönderdiği elçi Bartalomeo Marcello‘yu huzuruna kabul etti. Bartalomeo Marcello, İstanbul kuşatmasında Bizanslılarla birlikte hareket eden Venedik balyozu Girolamo Minatto’nun idamından sonra bozulur gibi olan iki devlet ilişkilerinin yeniden düzelmesi için itizarda bulundu. Yapılan görüşmelerden sonra Venedik Cumhuriyeti ile Osmanlı devleti arasında 15 Nisan 1454’te bir ticaret anlaşması imzalandı.
Bu anlaşma ile, Bizanslılar tarafından verilmiş olan mahalle iptal edildiği gibi, Bizanslıların tanıdığı hakların da birçoğu kaldırıldı. Ağırlığı ticari maddelere kayan anlaşmaya göre Venedikliler, Türk liman ve denizlerinde serbestçe ticaret yapacaklar, ticaret malları % 2 gümrük vergisine tâbi olacaktı. Ayrıca Venedikliler, İstanbul’da bir balyoz bulunduracaklar ve vatandaşları arasında ortaya çıkacak ihtilafları bu balyoz vasıtasıyla halledeceklerdi.
İstanbul’un fethi dolayısıyla, komşu ülkelerden tebrik için gelen heyetler arasında Sırp kralının elçisine iltifat etmeyen padişah, yaşlı kral Brankoviç’in iki yüzlü siyasetine bir son vermek için kesin kararını vermişti. Brankoviç’in, elçileri vasıtasıyla teslim etmek istediğini bildirdiği kaleleri yeterli görmeyen Türk devlet erkânı, daha önce fethedilmiş bulunan diğer bazı kalelerin ve özellikle Morova vadisinin geri verilmesi gerektiğini ileri sürmüşlerdi.
Türk teklifini reddeden Sırp kralı, vakit geçirmeden Osmanlı topraklarına saldırmaya başladı. Bu saldırılar sonucu Üsküp yolu kapandı. Tahta çıktığından beri, Rumeli hadiseleri ve komşu devletlerin karışıklıkları hakkında geniş ve ince bilgilere sahip olan Fâtih Sultan Mehmed, Brankoviç’in, başkalarına cesaret verme gayreti taşıyan bu davranışını cezalandırmak üzere Sırbistan’a doğru ilk seferine çıktı.
1454 yılının ilkbaharında başlayan seferde, Fâtih Sultan Mehmed, ordunun toplanmasını beklemeden, 20.000 kişilik küçük bir ordusu ile süratle yola çıktı. Bazı noktaları vurmak için, akıncılarını ileri harekâta gönderen padişah, Sırp kralına da ülkeyi Lazar’ın oğlu Stefan’a terketmesini bildirdi. Görünüşte Türklere dost görünen, fakat Macar ve Ulahlarla gizli ilişkiler kurmak suretiyle ikili bir siyaset izleyen Brankoviç, Osmanlı ordusunun Semendire üzerine geleceğini bildiği için, burasını tahkim ettikten sonra, ailesi ile birlikte Macaristan’a kaçtı. Hazinelerini ise güvendiği bir beyinin idaresinde Sivricehisar’a (Kruşevaç) bıraktı.
İki kola ayrılan Osmanlı kuvvetleri, Semendire ve Sivricehisar şehirlerini aynı anda kuşattı. Brankoviç tarafından çok iyi tahkim edilen Semendire’nin dış istihkamları ele geçirildi. Ancak kale zaptedilemedi. Diğer taraftan, Sivricehisar’ı seri hareketlerle kuşatan ordunun saldırılarına dayanamayan kale muhafızları, hayatlarına dokunulmamak şartı ile hisarı teslim ettiler. Sivricehisar’ın zaptı üzerine, Semendire’nin alınmasından vazgeçildi.
Akıncılar tarafından iyice tahrip edilen Sırp topraklarında, muhtemel bir Sırp-Macar ittifakından çekinen ve hesaplaşmayı daha sonraya bırakan Fâtih Sultan Mehmed, ordusuna dönüş emri verdi. Firuz Beyoğlu’nun kumandasında, otuziki bin kişilik bir kuvvet, Sırbistan serhaddinde bırakıldı. Ancak padişah henüz Filibe’ye geldiğinde, Brankoviç ile Jan Hünyad, böylesine küçük bir kuvvet bırakılmasını fırsat sayarak saldırıya geçtiler. Kuruşevaç (Sivricehisar) yakınlarında vukubulan savaşta, Firuz Beyoğlu Mehmed mağlup ve esir edildi. Düşman kuvvetleri Niş ile Vidin arasını süratle işgal ettiler. Sırp birlikleri de Kosova tarafına saldırdı.
Durumu Edirne’de öğrenen padişah, ani bir dönüş yaparak tekrar sefere çıktı. Şehirköyü’ne geldiği sırada, bir haçlı ordusunun hazırlanmasından ümidini kesen ve Jan Hünyad’ın da Tuna’nın gerisine çekilmesi üzerine yalnız kalan George Brankoviç’in elçileri, sulh teklifi ile ordugaha geldiler. Fâtih, fethedilen kalelerin Türklerde kalması ve kralın yıllık 30.000 filori vergi vermesi şartı ile bir barış imzalayarak Edirne’ye geri döndü. Bu arada bazı Türk akıncı birlikleri, Macaristan içlerine akınlar tetiplediler.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.