Fetih Sonrası İstanbul’da Yaşananlar
Fetih Sonrası İstanbul’da Yaşananlar
Kaçan askerlerin şehre yaydığı hezimet haberi, her tarafta dehşet ve telaş uyandırdı. Surları zapteden Türk askerleri, kapıları bir bir açtılar. Bütün kapılardan içeri giren askerler, dayanan güçleri derhal izale ettiler. Diğer taraftan, zafer haberinin bütün kuşatma hattına yayıldığı bir sırada, Haliç tarafından Cebe Ali Bey’in, Tekfur Sarayı kısmından da Karaca Bey’in içeri dahil oldukları görüldü. Donanma kumandanı Hamza Bey ile Zağanos Paşa kolu da surları aşmaya muvaffak olmuşlardı. Böylece şehre bütün hücum kollarından girilmiş oldu. Askerler, karşılarında direnen güçler kalmayınca öldürmeye son verdiler. Çeşitli yerlerden merkeze doğru ilerleyen kuvvetler, Aksaray’da birleşerek buradan Ayasofya’ya doğru ilerlemeye başladılar. Korku içinde oraya buraya kaçışan halk, bir mucize bekleyerek, Ayasofya’ya toplanıyorlardı. Ayasofya bütün firarilerle dolmuş idi. Buraya gelen gaziler, kapatılmış olan kapıları kırarak içeri girdiler. Şaşkın ve korku dolu halk, kılıçtan geçirilmeyi beklerken kimseye ilişilmedi.
Vakit öğleye yaklaştığı sırada, şehre girmek isteyen, Fâtih Sultan Mehmed, maiyyetinde devlet erkânı ve ulema olduğu halde Topkapı’dan şehre dahil oldu. Çavuşların ve solakların sağ ve solda sıralandığı muhteşem bir alayla, atının üzerinde Ayasofya’ya doğru ilerledi. Büyük kilisenin önünde atından inen padişah, kendisini karşılayan papazlara ve halka, hayat ve hürriyetlerinin teminat altında bulunduğunu, korkmalarına gerek olmadığını bildirdi. Muazzam bir eser olan Ayasofya’yı hayret ve takdir ile seyreden Fâtih, tahribine mani olduktan sonra, maiyyetindeki müezzinlerden birine ezan okuttu ve ikindi namazını burada kıldı. Kilisenin derhal camiye çevrilmesini isteyen padişah, görülmeye değer bazı yerleri ve eski saraylardan birini gezdikten sonra otağına döndü.
Daha sonra Lukas Notaras’ı otağına davet eden padişah, imparatorun cesedini buldurarak, merasimle defnini emretti. Şehrin fethini gören Orhan Çelebi de, intihar etmiş olduğundan, cesedi maktuller arasında bulunarak çıkarıldı.
Fâtih Sultan Mehmed, İstanbul’un fethi, Osmanlı devleti için daimi bir tehlike teşkil eden ve çıkardığı fesatlarla devleti gailelere maruz bırakan bir tehlike ocağını ortadan kaldırmış oldu. Bizans’ın ortadan kalkması, Avrupa hristiyan alemi için de, Osmanlı devleti gerisinde, bir dayanak noktasının kaybı idi.
Nitekim şehrin hemen temizlenmesini emreden padişah, emniyet ve asayişinin korunmasını, imar hareketlerine derhal girişilmesini emretti. Cenevizliler, Fâtih tarafından verilen bir ahitnameyi kabul ederek, Galata’yı terk ettiler. Fâtih, daha sonra Rumlara bir patrik seçtirerek ve dinî serbesti tanıyarak Rum halkın manevi yakınlığını da kazandı.
Şehirde ilk üç gün içindeki karışıklıkları müteakip üç gün süren muazzam fetih şenlikleri yapıldı. Gazilere büyük ziyafetler çekildi. Şenlikler ve ziyafetler sona erince, ordu ve donanma yerlerine çekildi. Şehir içinde askerlerin dolaşması kafi olarak yasaklandı. Türk esirleri fidye ile kurtaran padişah, ayrıca fidyesini veren ve şehirde yaşamak isteyen Rumlara da gerekli izni vermiştir.
1 Haziran 1453 günü ilk cuma namazını, camiye tahvil olunan Ayasofya’da kılan Fâtih Sultan Mehmed, giriştiği imar faaliyetlerinin yanısıra, bazı manastır ve kiliseleri bizzat kendi, diğer bazılarını da maiyyetindeki paşa ve ulema adına camiye çevirtmiştir. Hızla müslüman mahallelerinin teşkiline çalışılmış, şehirde müslümanlarla hristiyanlar arasında tam bir anlaşma sağlanmasına gayret edilmiştir. Fâtih Sultan Mehmed tarafından, hristiyanlara böylesine bir serbestinin tanınması üzerine, kilise reisleri, rahipler ve Rum ahali, toplanarak, Georgioa Skolarios’u, Gennadios adı ile patrik seçtiler. Fâtih tarafından yemeğe davet edilen patrik, padişahtan patriklik asası ile tacını almış ve sarayın kapısına kadar uğurlanmıştır. Ayasofya’yı camiye çevirmiş olan padişah, bugünkü Fâtih Camii’nin yerinde bulunan Havariler Kilisesi’ni patrike vermiştir. Patrik bilahare, 1455 yılında, Fethiye Camii’ne tahvil edilmiş olan Pamma Hristos manastırına nakledilmiştir. Bu arada padişah tarafından Gennadios’a bir ferman verilerek, siyasi hadiselerin dışında, her türlü dinî hakları ve hristiyanların padişah nezdinde temsili vazifesi de tanınmıştır.
Patriklik meselesini de böylece halleden Sultan Mehmed ilk iş olarak İstanbul’un imarı için hızlı bir çalışmaya girişti. Kuşatma sırasında yapılan bombardıman ile harap olan surların tamiri görevini, uzun yıllar Bursa subaşılığı vazifesini yapmış olan, Karıştıran Süleyman Bey’e verdi. Hızır Bey Çelebi de İstanbul’un ilk kadısı olarak görevlendirildi. Yaya ve müsellemler de hendeklerin temizlenmesi için tayin edildiler. Diğer taraftan Karıştıran Süleyman Bey’den, İstanbul’dan kaçmış olan Rumların yerlerine iadesini de isteyen padişah, şehre Anadolu’dan ve Rumeli’den 5.000 ailenin naklini emretti ve emre itaat etmeyenlerin idamını istedi. İstanbul’a gelip yerleşenlere de birer mülkname verildi.
Fetih sonrası düzenlemeleri tamamlayan Sultan Mehmed, İstanbul’da 1.500 kadar yeniçeri bıraktıktan sonra 21 Haziran 1453’te Edirne’ye gitmek üzere hareket etti.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.