İlk Türk Devletleri’nde Devlet Anlayışı

12 Aralık 2013 tarihinde tarafından eklendi.

İLK TÜRK DEVLETLERİ’NDE DEVLET TEŞKİLÂTI

İlk Türk Devletleri’nde Devlet Anlayışı:
✓ İslamiyet’ten önce yaşamış Türk topluluklarında devlet, il (el) kelimesi ile ifade edilmekteydi. İl milletlerin (budun) birleşmesi ile meydana gelen siyâsi bir oluşumdur. Devlet aynı zamanda ülke sınırlarını koruyan ve halkı yöneten bir kuruluştu.

✓ İl kelimesi devlet manasının yanı sıra barış anlamında da kullanılmıştır. Dolayısıyla devlet başkanının görevi ülkede barış ve adaleti
sağlamaktı.

✓ Türklerin inanışına göre hükümdar olan kişi yâni kağan, yönetme yetkisini Gök Tanrı’dan almıştır. Bundan dolayı sadece idaresi altındaki milletlere karşı değil yeryüzündeki tüm insanlara karşı adaletli davranmak zorundaydı.

NOT:
Türklerin inanışına göre hükümdara yönetme yetkisi Gök Tanrı tarafından verilmiştir. Bu düşünceye “Kut Anlayışı” adı verilmektedir.

✓ Hükümdarlara atfedilen bu özellikten dolayı hiçbir kağan keyfi davranmadığı gibi töreye uygun bir yönetim uygulamışlardır. Hükümdar sosyal adaleti sağlamak, halk da kendi üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmek durumundaydı.

✓ Yöneticiler halka Tanrı’nın emaneti gözüyle baktığından dolayı önemliydi. Devlet içinde “baba” tabiri kullanılmıştır.

Türklerde devlet dört unsurdan meydana geliyordu.

türklerde devletin unsurları

a) Bağımsızlık (Oksızlık)
Türkler için bağımsızlık candan ve maldan daha değerlidir. Hatta Türkler, üzerinde ancak hür ve bağımsız yaşadıkları toprağı vatan sayarlar.
Türklerde bağımsızlık duygusunun güçlü olmasında;

✓ Bozkır kültürü
✓ Atlı göçebe hayat tarzı oldukça etkili olmuştur.

Bağımsızlığın yitirilmesi Türklerde en büyük felâket olarak görülmüştür. Buna verilecek en güzel örnek Çin hâkimiyetini kabul etmeyip isyân eden Kürşat ve arkadaşlarıdır.

NOT:
Prens Kürşat, Köktürk imparatoru Çuluk Kağan’ın küçük oğludur. 630’lu yıllarda Kara Kağan’ın basiretsiz ve kötü yönetimi yüzünden devlet zor durumda kalmış, buna soğuk ve kıtlık da eklenince bu durumdan yararlanan Çin Ordusu, Türkleri bozguna uğrattı ve yaklaşık olarak 100.000 kişilik bir Türk topluluğu Çin esareti altına girdi. Esaret yılları Türkler için çok zordu ve ihtilâl için hazırlık yapmaya başladılar. Gizliden bir komite oluşturarak başına da Prens Kürşat’ı getirdiler. Plâna göre Çin imparatoru kaçırılacak. İmparatora karşılık 100.000 esir Türk kurtarılacak. Ardından Türkler ayaklanacak ve bağımsızlıklarına yeniden kavuşacaklar. Kürşat ve otuz dokuz arkadaşı Çin Sarayı’na girdi. Kılık değiştirerek gezen imparator o gece fırtına çıktığından dışarı çıkmadı. İhtilalin gecikmesi ve duyulma riski üzerine Kürşat ve arkadaşları sarayı bastılar. Sarayı basan Kürşat ve arkadaşları kahramanca savaşıyorlardı. Çin askeri çok kalabalıktı ve Kürşat, sarayı terk etme emri verdi. İmparatorun ahırına girip atları alan bu kahramanlar kaçmayı başardılarsa da, peşlerine bütün bir Çin Ordusu düşmüştü. Kürşat ve arkadaşları destansı bir kahramanlık örneği göstermişlerdi. Fakat bu kırk genç Vey Irmağı civarında Çinliler tarafından öldürülmüşlerdir. Kürşat İsyanı Türk milletini kamçılamıştır. Nihayet esaret elli yıl sürmüş ve 680’li yıllarda bu kahramanların yolundan giden Kutluk Kağan bağımsızlık mücadelesini kazanmıştır.

b) Halk (Millet)
Millet, devleti yaşatan ve aynı zamanda kağanı başarılı kılan unsurdur. Millette kağan için çok önem arz ettiğinden dolayı onun haklarının korunması da kağanın görevleri arasındaydı. Türk Devletleri’nde halk refah içinde ve özgürce bir yaşam hakkına sahipti. Türk milletinin en önemli hususiyetlerinden birisi, halkın sınıflara ayrılmamasıdıydı. Yâni sosyal eşitlik sözkonusu idi. Fertler mülkiyet ve özel hukuka sahipti. Halk ve devlet birbirinden ayrılmaz bir bütün idi. Bu yüzden “Halk devlet için değil, devlet halk içindir.” anlayışı hâkimdir. Devlet halkını mutlu etmek için, her türlü fedakârlığı yapmıştır.

c) Ülke (Ulus)
Ülke kısaca, bağımsız bir devletin yetkilerini özgür şekilde kullanabildiği coğrafi mekândır. Ülkesiz bir milletin yaşayamayacağı aşikârdır. Türkler,ülke sınırlarına yaka diyorlardı. Topraklar hükümdarın değil, tüm milletindi.

NOT:
Asya Hun İmparatoru Mete Han yeni imparator olmuştu. Moğol Tunguzları, Türklerden vergi adı altında birçok şey istemiş ve
Mete Han’da bunları verebileceğini söylemiştir. Fakat Tunguzlar Hunlara ait bir arazi parçasını isteyince “Vatan toprağının kendisine ait bir mülk değil milletin malı ve devletin temeli” olduğunu söyleyerek bunu veremeyeceğini söylemiştir.
Pr.Dr. Osman TURAN

Türklerde toprak hükümdarın şahsi malı değil, bilâkis hükümdarın korumakla yükümlü olduğu ata yadigârıdır. Türkler için her yer vatan değildir. Ancak hür ve müstakil yaşadıkları toprak vatan sayılıyordu. Eğer Türkler bir yerde bağımsız olarak yaşayamıyorlarsa orayı rahatlıkla terk edebiliyorlardı. Türk tarihinde yapılan göçler buna örnek verilebilir.

d) Teşkilâtlanma
Türkler tarih boyunca birçok ülkeye ve millete hükmetmiştir. Yâni bir çok ülkeler fethetmiş ve birçok milleti idaresi altına almıştır. Bu ise ancak iyi bir teşkilâtlanma ile mümkün olmuştur.

Türkler çok iyi teşkilatlanabiliyorlardı. Bu durumun ortaya çıkmasında Orta Asya bozkır kültürünün etkisi çoktur. Zira atı çok iyi kullanmaları ve her an başka bir milletin ordularıyla karşılaşma ihtimali onları teşkilatçı kılmıştır. Teşkilatçılık, sadece Türkler ile sınırlı kalmamış ve bu güzel yönlerini başka milletlere de aktarmışlardır. Örneğin Mete Han’ın idari ve askeri alandaki teşkilatçılığı, Çin ve diğer devletler tarafından örnek alınmıştır.

Türklerdeki teşkilatlanma aşamaları şu şekildeydi:

✓ Her boy, bir boy beyinin başkanlığında teşkilatlanıyordu.
✓ Türk boyları, kendi istekleri ile birleşebiliyorlardı.
✓ Boyları bir araya getiren boy beyi, kağan olurdu.
✓ Kağanın yakınları ile başarılı komutanlar önemli görevlere getirilirdi.
✓ Bu görevliler aynı zamanda alt kadrolarını kurarlardı.

Tarih boyunca büyük devletler kuran Türkler, bunu güçlü ordularıyla başarmışlardır. Ayrıca bozkırın ve yaşamın zorluğu onları güçlü ordular kurmaya itmiştir. Her an saldırı ihtimaline karşılık, güçlü olmak zorundaydılar. Türklerde askerlik özel bir meslek olarak görülmüyordu. Zira vatanını korumak herkesin en önemli göreviydi. Bunu gören yabancılar, Türkleri ordu millet tâbiri ile nitelendirmişlerdir.

NOT:
Hazarların haricinde Türklerde ücretli asker bulunmamaktadır.
Türk Ordusunun Özellikleri:
✓ Türk ordusu ücretli değildi.
✓ Türk ordusu daimi idi ve her an savaşa hazırdı.
✓ Türk ordusu büyük çoğunluğu itibariyle süvari (atlı) idi.
✓ Türk ordusundaki en büyük askeri birlik 10 bin kişi idi. (Bu birliğe tümen adı veriliyordu.)

NOT:
Türk ordu teşkilâtını ilk düzenleyen kişi Mete Han’dır. Mete Han orduyu en kalabalık olarak 10.000 kişi olarak düzenlemiş ve bu 10.000 kişilik birliğe tümen adını vermiştir. Tümenler 1.000’lere, 100’lere, 10’lara ayrılmış ve başlarına da binbaşı, yüzbaşı, onbaşı
ve tümenbaşı gibi komutanlar atamıştır.

Etiketler:

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Şu Sayfamız Çok Beğenildi
Osmanlılar Döneminde Çıkarılan Gazeteler