İstanbul’un İşgali ve Meclis-i Mebusan’ın Dağıtılması
İstanbul’un İşgali ve Meclis-i Mebusan’ın Dağıtılması
Meclis açıldıktan kısa bir süre sonra 28 Ocak’ta Misak-ı Millî kararlarını oy birliği ile kabul etmişti. Ancak bu kararlar kabul edildikten hemen sonra, Türk ve dünya kamuoyuna bir müddet duyrulmamıştı. Aslında fiilen işgal altında bulunan İstanbul’da bu kararları duyurmak ciddi ciddi cesaret işiydi. Mebusan Meclisi 17 Şubat 1920’de Misak-ı Milli kararlarını Türk ve Dünya kamuoyuna ilan etti. Misak-ı Milli kararlarının yayımlanması gerçekten büyük cesaretti. Çünkü İzzet Paşa Kabinesinden beri iş başına gelen Osmanlı hükümetlerini müttefikler kendileri tarafından ileri sürülen her isteği kabul eden bir merci olarak görüyorlardı. Halbuki şimdi Meclis-i Mebusan bu kararlarıyla istenileni değil, milletin isteklerini kabul etmiş, bir “İSTİKLAL BEYANNAMESİ” yayınlamıştı.
Bu gelişmelerden İngilizler, öncelikli olarak Mustafa Kemal ve Kuvayi Milliyecilerle arası iyi olan Ali Rıza Paşa Kabinesini sorumlu tuttular. Hükümet üzerindeki baskılarını günden güne arttırdılar. Bu baskılara daha fazla dayanamayan Ali Rıza Paşa kabinesi, 3 Mart 1920’de istifa etti. Yerine yeniden Damat Ferit kabinesinin atanacağı haberi ülkenin pek çok yerinde halkın infialine neden oldu. Meclis Başkanı Celâleddin Arif Bey, saraya giderek durumu padişaha arz etti. Mustafa Kemal’de saraya gönderdiği mektubunda, milletin sesine kulak verecek bir kabinenin işbaşına getirilmesini belirtiyordu.
Padişah, gelen uyarıları da dikkate alarak yeniden millî gayelere daha yakın bir ismi kabineyi oluşturmakla görevlendirmişti. 6 Mart günü sadâret görevini kabul eden Salih Paşa’nın kabinesi padişah tarafından 8 Mart’ta onaylandı.
Salih Paşa, kimliği ve düşünceleri hakkında belki de hiç şüphe götürmeyecek derecede milliyetçi ve vatansever bir şahsiyetti. Bunu, Ali Rıza Paşa Kabinesinde Bahriye Nazırı iken, Temsil Heyeti başkanı Mustafa Kemal’le Amasya’da yaptıkları görüşmelerde açıkça ortaya koymuştu. Ancak sadareti fevkalade bunalımlı bir döneme rastlamıştı.
Misak-ı Milli kararlarından son derece rahatsızlık duyan İtilaf Devletlerinin, son günlerde Osmanlı Devleti için hiç de iyi şeyler düşünmedikleri, günler geçtikce daha iyi hissedilmeye başladı. Bunun gerçek boyutunu görmek için fazla beklemeye gerek kalmadı. Çünkü İngilizler, 13 Kasım 1918’den beri fiilen işgal altında bulundurdukları İstanbul’u, 15/16 Mart gecesi resmen işgal ettiler. İngilizlerin bu hareketi asırlar önce Haçlıların İstanbul’a girişlerini andırıyordu. 16 Mart sabahı bütün idare merkezlerini süratle denetimleri altına almaya çalışan İngilizler’in, gerçekleştirdikleri işgal, telgrafla Ankara’daki Mustafa Kemal Paşa’ya bildirildi.
Aynı gün toplantı halindeki meclisi de basan İngilizler, Sivas mebuslarından Hüseyin Rauf ve Kara-Vasıf Beyleri tevkif ederek Malta’ya sürdüler.
Son Osmanlı Mebusan Meclisi’nin işgal ve baskınlardan kurtulabilen üyeleri, 18 Mart 1920 tarihinde meclisin son oturumunu gerçekleştirdiler. Bu oturumda Sinop Mebusu Dr. Rıza Nur tarafından yapılan bir kısa konuşmanın ardından “güvenli ortamın olmaması” nedeniyle meclis çalışmalarına süresiz ara verilmesi doğrultusundaki önergesi oy birliği ile kabul edildi. Böylece meclis çalışmaları süresiz tatil edilmişti.
Gelişmeleri yakından takip eden Mustafa Kemal Paşa; İtilaf Devletlerinin İstanbul’daki temsilcilerine, Birleşik Amerika siyasi temsilcisine, tarafsız devletlerin dış işleri bakanlıklarına, Fransa, İngiltere ve İtalya parlementolarına birer protesto gönderdi: İstanbul’u işgal etmenin “20. yüzyıl medeniyet ve insanlığının bütün değerlere hürriyet, milliyet ve vatan duygusu gibi bu günün insan topluluklarına esas olan prensiplere vurulmuş bir darbe” olduğunu belirtti. Ayrıca ilgililere gönderdiği talimatla Anadolu ile İstanbul arasındaki irtibatı yeniden kesti. Artık yazışmaların ve hatta vergilerin İstanbul’a gönderilmesini yasakladı. Bu emre uyularak Anadolu’daki maliye sandıkları kontrol edilip, bir tutanakla mevcut paralar tesbit edildi, Geyve, Ankara-Pozantı demir yoluna el konulması ve bu yol boyundaki yabancı askerlerin ile Anadolu’daki diğer yabancı subay ve askerlerin silahları alınarak tutuklanmalarını emretti. Bu emir doğrultusunda Kâzım Karabekir Paşa, Erzurum’da bulunan İngiliz Mütareke Heyeti Başkanı Yarbay Ravlinson’u ve beraberindeki 20 kadar İngilizi resmen tutukladı.
8 Martta göreve başlayan Salih Paşa hükümetinin ömrü oldukça kısa oldu. Tabi resmen işgal altındaki İstanbul’da milli gayeleri benimsemiş bir kabinenin işinin kolay olması beklenemezdi. Salih Paşa zorluklara ve baskılara ancak 2 Nisan’a kadar dayanabildi. Bu tarihte İngilizlerin İstanbul Hükümeti’nden Kuvayi Milliye’yi kötülemesini ve hırpalamasını istemesine karşılık Salih Paşa, “böyle bir şerefsizliği asla kabul edemem” diyerek itiraz etti. Baskıların artması üzerine de 2 Nisan’da istifasını sundu. 5 Nisan 1920’de Damat Ferit Paşa dördüncü defa sadârete getirildi. Daha önce mebusların kararıyla çalışmalarına ara veren Mebusan Meclisi, bu defa padişah tarafından 11 Nisan 1920’de resmen kapatıldı.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.