Milli Mücadelenin Maddi ve Manevi Temelleri

19 Ocak 2014 tarihinde tarafından eklendi.

MİLLİ MÜCADELENİN MADDİ VE MANEVİ TEMELLERİ

Yeryüzünde insanlar tarafından gerçekleştirilen ve gerçekleştirilmesi düşünülen her sosyal ve siyasi hareket belirli bir hazırlık , plan ve program ister. Özellikle millet çapında geniş toplulukların kaderini ilgilendiren meselelerde hazırlığın önemi daha da büyüktür. İşte Türk Milleti’nin mukadderatını tayin eden Milli Mücadele hareketinin de dayandığı bir takım maddi ve manevi temeller vardır. Milletin geleceğini ilgilendiren dünya çapındaki bir olayın plansız, programsız bir macera şeklinde yürütülmesi mümkün değil. Bu çetin mücadeleye güç katan maddi ve manevi unsurları şu başlıklar altında ele almak mümkündür.

1. Psikolojik Hazırlık

Mustafa Kemal Paşa 19 Mayıs 1919’da Anadolu’ya geçerken önündeki zorluklar sadece ordunun, donanmanın terhis edilmesi, hazinenin çöküşü, devlet müesseselerinin yok oluşu değildi.Bütün bunların yanında yıllardır savaşlar, yenilgiler ve diğer olumsuz olaylar sonucu manen çöküntüye uğramış bir milletin varlığıydı. En azından milletin bir kısmı artık bundan daha kötü bir durum beklemediğinden yeniden bir milli mücadeleye hazır değildi veya böyle bir mücadeleden ümitli değildi. İşte Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları ilk olarak durumdan milleti haberdar ederek işe başladılar. Milletin varlığı sona erinceye kadar mücadelenin kutsallığına halkı inandırmaya çalıştılar ve telkinlerde bulundular. Bu konuda İzmir’in işgaline gösterilen tepkilerin önemli bir yeri vardır. Bu tepkiler ülkenin çeşitli yerlerinde yapılan mitingler şeklinde kendini göstermiş, daha sonra Maraş ve İstanbul’un işgali üzerine artarak sayıları 200’e ulaşmıştır.

Bu mitinglerde Milli İstiklal fikri, vatanın birlik ve bütünlüğü, mütareke şartlarının çiğnenmesi, milli birlik ve beraberlik, manda ve himaye kabul etmemek gibi   muhteva bakımından ortak   özellikler   işlenmiş halk   bu   konuda aydınlatılmıştır.

Bu konuda diğer etkili faktör olarak, Milli Mücadele’de Türk basını diyerek isimlendirebileceğimiz yerel basının da rolü büyüktür. Açık Söz, Alemdar, Albayrak, Hakimiyet-i Milliye, İzmir’e Doğru, İstiklâl vb. gibi günlük, haftalık yayın yapan bu gazetelerde çıkan yazılarla Türk Milleti’nin mücadele azmi kamçılanarak işgallerden kurtulmamıza zemin hazırlanmaya çalışılmıştır.

2. Lider ve Kadronun Oluşturulması

Türk toplumunda liderin diğer toplumlara göre daha büyük fonksiyonu vardır. Bunun en çarpıcı bir örneği 1912’de Balkanları kendisinden çok küçük güçlere garip bir şekilde bırakan Türk ordusu, 1915 yılında dünyanın en güçlü iki devletinin müşterek donanmasını mağlup ederek, benzersiz bir kahramanlık örneği vermiştir. Her iki olay arasında fazla zaman farkı olmaması münasebetiyle ordunun ve teçhizatının bir değişikliğe uğramamış olmasına rağmen, sevk ve idarenin ehil ellerde olması farkı, tahminlerin üzerinde bir başarıyı beraberinde getirmişti.

Milli Mücadele’nin lideri daha önceki hadiseler içerisinde belirmiştir. Zaten Trablusgarb ve Birinci Dünya Savaşı’nın Türk Milleti bakımından tek kazancı, Mustafa Kemal Paşa’yı lider olarak ön plana çıkarmaya vesile olmalarıdır.

Daha İstanbul’da iken harekat planı hazırlayan Mustafa Kemal Paşa, bu işe arkadaşlarıyla birlikte karar vermişti. Bu karar doğrultusunda O’nunla birlikte hareket ederek Amasya Tamimi’ne imza koyan Refet Bele, Hamit Bey, Ali Fuat Paşa, Rauf Bey’e Erzurum’da Kazım Karabekir, daha sonra da asker olarak Fevzi Paşa ve İsmet Paşa katılmış, böylece Milli Mücadele’nin kadrosu teşekkül etmiştir.

3. Askeri Güç Toparlaması

Mondros Mütarekesi’nden sonra, ordunun terhis edilmesi üzerine memleketin çeşitli bölgelerinde, özellikle işgale uğrayan yerlerde Kuvayı Milliye teşkilatları kurulmuş ve işgalci düşmana karşı faaliyete başlamışlardı. Düzenli ordu oluşturulana kadar faaliyetlerini sürdüren Kuvayı Milliye teşekkülleri, 1920 yılının sonlarına doğru düzenli birliklere adapte edilmiştir.

Mütarekenin, ordunun terhisine ve silahların teslimine ilişkin maddesinin ülke genelinde büyük ölçüde uygulanmasına rağmen, Doğu Anadolu’nun tabii-coğrafi şartları burada ateşkes hükümlerinin tam olarak uygulanmasına fırsat vermedi. Zira Mütareke Heyeti 1918 Kasımında bastıran ve Mayıs ortalanna kadar süren çetin kış şartlarının geçmesini bekleyerek XV. Kolorduya da müdahale ederek dağıtmayı, silahlarına el koymayı düşünüyorlardı. Bu iş için İngiliz Başvekili Loyd Corc’un yeğeni ve damadı Yarbay Rawlinson başkanlığındaki “Mütareke Komisyonu” Erzurum’a gelmişti. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Paşa, bu İngiliz komisyonunun ustalıkla oyalamayı başarıyordu. Nitekim Türk askeri kuvvetlerinin büyük bir kısmı dağıtılmışken, Paşanın gayretleri sonucu XV. Kolordu bütün silah ve kadrosuyla varlığını muhafaza ediyordu. Ayrıca burada tabiat şartları da Türklerden yanaydı. Çünkü Erzurum-Trabzon şosesi bozuk, Kop Dağı kar yüzünden geçit vermiyordu. Erzurum Sarıkamış Dekovili ile, Türk silahlarını Kars’a götürerek Ermenilere dağıtmayı planlayan İngilizlere, Dekovil hattını el altından kullanılamaz hale getiren Kazım Karabekir Paşa mani oldu.

İşte bu yüzden 23 Nisan 1920’de Ankara’da yeni Türk devletinin temelleri atılırken tam silahlı ve kadrolu tek kolordu Kazım Paşa komutasında Erzurum’da bulunan XV. kolorduydu. 2-3 Aralık 1920 de Gümrü Antlaşması’yla Doğudaki Ermeni meselesi halledilince bu cepheden asker cephane ve silah Batı Cephesi’ne nakledilecek, Batı Cephesi kuvvetlendirilmiş olacaktı.

Bu hadise askeri güç teşekkülü bakımından Milli Mücadele’nin en kayda değer hadiselerinden biridir.

4. Hedef ve Prensiplerin Tespiti

Muhakkak ki, her milli hareketin belli prensipler içinde ulaşılması gereken bir hedefi vardır. Mili Mücadele de belirli prensipler doğrultusunda yürütülmüş büyük bir harekettir. Daha işin başında ulaşılması gereken hedefler belirlenmişti. Bunların başlıcaları şunlardır:

  “Manda ve himaye asla kabul edilemez”

  “Vatan bir bütündür parçalanamaz”

  “Kuvayı Milliyeyi amil, irade-i milliyeyi hakim kılmak esastır”

  “Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır”

  “Hatt-ı müdafaa yoktur sath-ı müdafaa vardır, o satıh bütün vatandır”

–  “Misak-ı Milli”

  “Ya istiklal ya ölüm”

Bütün bu prensipler ve tespit edilen hedefler işgale uğramış vatanın kurtarılması, istiklali elinden alınmış bir milletin istiklaline kavuşturulmasına yöneliktir.

5. Mali Hazırlık

Türk İstiklal mücadelesinin mali kaynak oluşturma konusu, dünyada eşi benzeri görülmemiş bir fedakarlık örneğidir.

a) Ferdi hibeler

Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu’ya ayak basmasından itibaren bu hibeler olmuştur. Mesela Amasya’da Hacı Tevfik Efendi, Erzurum’da Raif Efendi, Ankara’da Rıfat Börekçi Mustafa Kemal’e maddi destek sağlayan şahsiyetlerden bir kaçıdır. Raif Efendi ömrü boyunca biriktirdiği 800 altını Mustafa Kemal Paşa’ya vermiştir. Türk geleneğinin ve İslam Dini’nin yardım ve hibe konusundaki toplumumuzda bıraktığı derin tesirler göz önüne alınacak olursa bu hibelerin daha bir çok isimsiz şahsiyetler tarafından da yapıldığı şüphesizdir denilirse yanılmış olmayız.

b) Tekâlif-i Milliye Kanunu

T.B.M.M.’nin açılmasından sonra çıkarılan ilk kanunlardandır. Bu kanun gereğince bütün millet gücü oranında yardıma çağrılmıştır. Devlet bu kanun ile bir çift çorabın dahi hesabını yapmıştır. Kim neye sahip ise devlete mutlaka bağışta bulunacaktır. Fakat Türk Milleti, o zamanki yoksul durumunda dahi bu seferberliğe kanun zoruyla değil gönüllü katılmıştır.

3. Dış Yardımlar

Hindistan ve Afganistan müslümanlarından toplanan bir miktar yardım, Batı Türkistan’daki soydaşlarımızın Rus Hükümeti vasıtasıyla gönderdiği yardım (Bu yardımın önemli bir miktarı Ruslar tarafından kesintiye uğratılmıştır.), İtalyanlar’ın güney illerimizden çekilirken bıraktıkları silahlar bu türdendir.

4. Sair Yardımlar

Bunların dışında Müdafaa-i Milliye Teşkilatının İstanbul’dan, başta silah ve cephane olmak üzere kaçırdıkları çeşitli askeri eşya ve malzemeler sair kaynaklardandır.

Etiketler:

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Şu Sayfamız Çok Beğenildi
Çağdaş Dünya Tarihi Soru Cevap