Milli Varlığa Zararlı Cemiyetler

27 Aralık 2013 tarihinde tarafından eklendi.

MİLLİ VARLIĞA ZARARLI CEMİYETLER

Türk ve Müslümanların Kurduğu Cemiyetler 

Hürriyet ve İtilâf Fırkası

1911’de İttihat ve Terakki Partisi’ne karşı kurulmuştur. Bu dönemin en büyük muhalefet partisidir.
Milli Mücadele’nin karşısında yer almıştır ve TBMM’ye karşı çıkan iç isyanları desteklemiştir.
Manda ve himayenin en iyi çözüm olduğunu düşünmüştür.

Sulh ve Selameti Osmaniye Fırkası

Bu cemiyet vatanın kurtuluşunu halife ve padişaha bağlı olma ve emirlerinin sıkı sıkıya yapılmasına bağlamıştır.
İstanbul Hükümeti, Hürriyet ve İtilaf Fırkasıyla beraber çalışmıştır.

İslâm Teâli Cemiyeti (İslâmiyetin Yüceltilmesi Cemiyeti)

İstanbul’da medrese mensupları tarafından 1919’da kurulmuştur.
Din ve şeriat devleti taraftarlarıdır. Amaçları halifelik ve saltanatın kurtarılması için İslâm ümmetinin birleşmesini sağlamaktır.
Milli mücadelenin karşısında yeralmıştır. Konya ve yöresinde açtığı şubelerle Konya’da çıkan iç ayaklanmaları kışkırtmıştır.

Kürt Teâli Cemiyeti

Wilson İlkeleri’nden yararlanarak İngilizlerin desteği ile doğu illerinde bir Kürt devleti kurmak amacıyla kurulmuştur.
Kurucusu Seyyid Abdulkadir’dir. Bölge halkı fazla itibar etmemiş ve taban bulamamıştır.

İngiliz Muhipler Cemiyeti

20 Mayıs 1919’da İstanbul’da kurulmuştur.
Kurucuları arasında devrin ileri gelenleri (Padişah Vahdettin ve Damat Ferit Paşa) vardır. Kurucusu ise Molla Sait’tir. (1919) Amaçları, İngilizlerin dostluğunu kazanarak halifelik ve saltanatı kurtarmaktır.

➥ Molla Sait’ten Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk’ta bahsetmektedir.

Wilson Prensipleri Cemiyeti

4 Ocak 1919’da kurulmuştur. Amerikan mandası altına girerek devletin hayatiyetinin devam edeceğini düşünen birçok aydın tarafından kurulmuştur.
Erzurum ve Sivas kongrelerinde Manda ve Himaye’yi savunmuşlardır.
Kurtuluşu yanlış yerde aramışlardır.

AZINLIKLARIN KURDUĞU CEMİYETLER

Anadolu’daki Rum, Ermeni ve Yahudi azınlıklar tarafından kurulmuştur.
Mondros Ateşkesi ve Wilson Prensipleri ’ne dayalı bağımsızlık ya da başka devletlere ilhakı savunmuşlardır.
İşgal güçleri tarafından kışkırtılmış ve desteklenmişlerdir.
İşgallerin kolaylaştırılması için işgal güçlerine destek olmuşlardır.

Mavri Mira Cemiyeti

1919’da Fener Rum Patrikhanesi’ne bağlı olarak İstanbul’da kurulmuştur. Amacı; Trakya, İstanbul, Orta ve Batı Anadolu’da büyük Helen Devleti’ni yeniden oluşturmaktır.

Yunan Kızılhaçı
Göçmenler Cemiyeti
Rum İzcilik Kuruluşu yan kollarıdır. Anadolu’daki birçok kilise ve azınlık okulunu üst olarak kullanmışlardır.

Pontus Rum Cemiyeti

1904 tarihinde Merzifon Amerikan Koleji öğretmen ve öğrencileri tarafından kurulmuştur.
1908’de Mudafaimeşrute adında bir ihtilal örgütü kurdular.
Bir başka Rum cemiyeti olan Mukaddes Anadolu Rum cemiyetiyle dirsek teması halinde çalışmışlardır.
Bölgede asayişsizliğe neden olmuşlardır. Bundaki amaçları ise işgal güçlerinin bölgeyi işgal etmesini sağlamak istemeleridir.
Gerçek amaçları, Samsun merkezli Doğu Karadeniz Bölgesi’nde bir Pontus Rum Devleti kurmaktır.

➥ Karadeniz Bölgesi’nde 40 kadar Rum çetesi faaliyet içindeydi. Bugün de Karadeniz Bölgesi’nde Yunanistan destekli propaganda ve ajitasyon faaliyetlerini gizlice sürdürmektedirler.

Pontus Sorunu

Karadeniz Bölgesi’nde (Batum’dan İnebolu’ya kadar) bir Pontus Rum Devleti kurmak için 1904 yılında Merzifon Amerikan Koleji’nin öğretmen ve öğrencileri bir cemiyet kurmuşlardır. Bu cemiyet Pontus Rum Cemiyeti’dir.
Pontus Rum Cemiyeti I. Dünya Savaşı öncesinde İtilaf Devletlerini oluşturacak bazı devletlerle iş birliği yaparak Osmanlı Devleti’nin parçalanması durumunda bölgede bir devlet kurmak istemişlerdir. I. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla Osmanlı vatandaşı olan Rumlar seferberlik çağrılarına katılmayarak bölgede kendi silahlı güçlerini oluşturmaya çalışmışlardır.

Pontus Çeteleri;

• Cephe gerisinde korumasız kalan Türklere saldırmak
• Yunanistan, Ermenistan ve Rusya adına casusluk faaliyetlerinde bulunmak
• Bölgede asayişsizlik çıkartarak bölgedeki Müslüman ahaliyi göçe zorlamak
• İtilaf Devletlerinin işgallerini kolaylaştırmak
• Osmanlı Devleti’ni acze düşürerek halkın devlete güvenini sarsmak gibi faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Pontus çetelerinin bu faaliyetleri ve silahlı saldırılarına karşı savaş durumunda olan Osmanlı Devleti ancak jandarma güçleriyle karşı koyabilme durumunda kalmıştır.
Bu karşı koymanın yetersizliği Pontus çetelerinin birçok insanı öldürmesi ve göçmesine neden olmuştur.
Rusya’da 1917 Bolşevik İhtilali’nin çıkması Rumların büyük bir destekçisini kaybetmesine neden olmuştur.
Çünkü Rusya savaştan çekilmiştir. Osmanlı Hükümeti bölgede denetimi ele geçirmiştir.
Mondros Ateşkes Anlaşması’na kadar faaliyetlerini gizli yürüten Rum çeteleri, Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’ndan yenik çıkması üzerine faaliyetlerini yeniden hızlandırmışlardır.
Rumlar, İtilaf Devletlerinden aldıkları yardımlarla yeniden katliamlara başlamış ve bir yandan da Avrupa kamuoyunda mağdur görülerek İtilaf Devletlerinin Mondros Ateşkesi’nin 7. maddesini işleterek bölgeyi işgal etmesine zemin oluşturmaya çalışmıştır.
Yunanistan destekli dünya kamuoyunu yanıltma projesi Paris Barış Konferansı’nda gündeme getirilmiş ve bölgede Rum nüfusun fazla olduğu iddia edilmiştir.
İngiltere her zaman Yunan tezlerini desteklemiştir.
Kurtuluş Savaşı’nın başlaması ayrılıkçı Pontus çetelerinin faaliyetlerini iyice artırmasına neden oldu. Çünkü doğal müttefik ve hamileri olan Yunanlıların Batı Anadolu’da başarı sağlaması ve ileride birlikte hareket etmekti.
TBMM Hükümeti ayrılıkçı Pontus çetelerinin etkisini kırmak, yağma, ırza tecavüz ve cana kıymalarını önlemek için askeri tedbirler almaya çalıştı. Bu çerçevede 9 Aralık 1920’de Nurettin Paşa’nın komuta ettiği merkez ordusu yoğun bir mücadeleye girdi. Ayrıca idari, adli ve hukuki önlemler alındı.

Alınan önlemler şunlardır:

• Doğu Karadeniz kıyısındaki Rum köyleri boşaltıldı.
• Rumların elindeki silahlar toplatıldı.
• Çetelere maddi-manevi destek veren Ortodoks din adamlarının bir kısmı sınır dışı edildi. Bir kısmı da İstiklal Mahkemeleri’nde yargılandı.
• Bazı Rumlar ülkenin güvenli olan iç bölgelerine kaydırıldı.
TBMM’nin ve ordunun Kurtuluş Savaşı’nı kazanması ve Yunanlıların Batı Anadolu’dan atılması sonucu Lozan Antlaşması imzalandı.

Antlaşma gereği İstanbul dışındaki Rumlar ve Batı Trakya dışındaki Türklerin yer değiştirilmesi kararı alındı. 1930 yılında Nüfus Mübadelesi’nin tam olarak uygulanmasıyla bu sorun çözülmüştür.
Yunanistan ve bazı devletler bölgede bir Rum soykırımı yapıldığı iddiasındadır. Oysaki BM’nin 9 Aralık 1948’de kabul ettiği “Soykırım Suçunun Önlenmesine ve Cezalandırılmasına” dair sözleşme şöyle demektedir:
“Tamamen ya da kısmen yok edilmek istenen ulusal, etnik, ırksal ya da dinsel bir grup üyelerinin fiziki ya da ruhsal bütünlüğüne ya da temel haklarına zarar veren her türlü eylem soykırım kabul edilir.” Buna göre Rumların göçü bir soykırım değildir. Yunanistan ile karşılıklı yapılan bir yer değiştirmedir. Öyle kabul edilirse Türklerin tüm Yunanistan topraklarından göçü de bir soykırım olmalıdır.

Etnikieterya Cemiyeti

1804’de Atina’da Filikieteria adıyla kurulmuştur.
1829’da Yunanistan’in bağımsızlığını elde etmesiyle kapanmamış “Megola İdea” “Büyük Yunanistan” hayalini devam ettirmiştir. Sadece isim değişikliğine gitmiştir.
Batı Anadolu’nun, İstanbul’un Yunanistan’a katılmasını sağlamayı amaçlamıştır.
Ayrıca Mavri Mira ve Pontus Cemiyetlerini de desteklemiştir.

Hınçak ve Taşnak Cemiyeti

Bu cemiyetlerin temel amacı Mondros Ateşkesine ve Wilson Prensiplerine dayanarak Karadeniz ve Akdeniz’e çıkışı olan bir Ermeni Devleti’ni kurmaktır. Bu amaca ulaşmak için her yolu denemişlerdir.
1890’da Tiflis’te kurulan Taşnak Cemiyeti ile 1918’de Ermeni Patriği Zevan Efendi’nin Cenevre’de kurduğu Hınçak Cemiyeti, birleşti. Pontusçuların da desteği ile Doğu Karadeniz, Çukurova Bölgesi ve Doğu Anadolu’da çeşitli katliamlara giriştiler.
Adana’da kurulan Ermeni İntikam alayları ise Çukurova ve Güneydoğu’da bazı yerlerin Fransız işgaline girmesine yardımcı oldular.
Ermeni çeteleri bir çok masum Türk ve Kürt’ü öldürdü. Camileri ateşe verdiler. Kadın ve kızlara tecavüz ettiler.

Alyans İsrailit ve Macabi Cemiyetleri

İstanbul’da Yahudiler tarafından kurulan Alyans (Gençlik) teşkilatı daha sonra Macabi teşkilatıyla birleşti.
Filistin’de bir devlet kurmak amaçlarının yanında Osmanlı toprakları üzerinde yaşayan Yahudilerin ticari, dini, kültürel ve siyasi imkan ve ayrıcalıklarını korumaya çalıştılar. İzmir’in işgali sırasında yerli Rumlarla beraber Yunan işgalini desteklediler.

Anadolu Kadınları Müdafaaivatan Cemiyeti

Türk kadınlarının Milli Mücadele’ye büyük kararlılıkla katılışını gösteren en önemli olay, merkezi Sivas’ta olmak üzere “Anadolu Kadınları Müdafaaivatan Cemiyeti”nin kuruluşuydu. Sivas Valisi Reşit Paşa’nın eşi Melek Reşit Hanım ve arkadaşları tarafından resmen, 9 Aralık 1919’da Sivas’ta kurulan dernek, kısa sürede Anadolu’nun muhtelif şehirlerinde merkeze bağlı birçok şube açmıştı. Düşman işgallerini büyük bir hassasiyet ve dikkatle izleyerek, İtilaf Devletleri ve İstanbul Hükümeti’ne karşı zaman zaman protesto nameler yayımlayan, milli orduya para ve mal yardımı kampanyaları açan, Milli Mücadele için Anadolu’ya geçenlere kutlama mesajları gönderen bu kuruluş, Kurtuluş Savaşı boyunca büyük hizmetler görmüş, sürekli irtibat halinde oldukları Mustafa Kemal’in büyük takdirini kazanmıştır.
“Harpte en ziyade felaket çeken biz zavallı Anadolu kadınlarıyız. Beş senedir bu harbe evlatlarımızı, kocalarımızı, kardeşlerimizi memleketin müdafaası için verdik.
Kendimiz toprak kazdık, öküzlerin yerinde saban çektik.
Sanheiharpte sırtımızda askerimize erzakını taşıdık, taş taşıdık. O efendilerin hanımları gibi paşa babalarımızdan kalan Büyükada’daki köşklerimizde, Şişli’deki konaklarımızda zevçlerimizle bol bol, kolay kolay kazandıkları paralarla tuvaletler yaparak otomobillerde gezmiyoruz.
Verdiğimiz kurbanlara gözyaşı döküyoruz. Onların ruhunu şad etmek için, elimizde kalan bu mübarek toprakların müdafaası yolunda erkeklerimizle beraber fedayı cana azmettik.”

Etiketler:

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Şu Sayfamız Çok Beğenildi
KPSS Tarih Kartları – 1