Osmanlı’da Kara Ordusu

9 Şubat 2014 tarihinde tarafından eklendi.

OSMANLI KÜLTÜR VE MEDENİYETİ (1300-1453)

OSMANLI ORDUSU

Osmanlı henüz aşiret iken düzenli bir ordusu yoktu. Türkmenler ve Ahilerden gönüllü birlikler oluşturuluyordu.
Orhan Gazi Devri’nde Bursa kuşatması sırasında düzensiz orduların yetersizliği anlaşılmış yaya ve müsellem (atlı) adı verilen ilk düzenli ordu kurulmuştur.

osmanlı-ordusu

Kara Ordusu

Yaya ve Müsellemler

İlk düzenli yaya ve atlı birlikler Orhan Bey Dönemi’nde kuruldu. Bu birliklerin atlı askerlerine Müsellem piyade askerlerine Yayalar dendi. İlk Osmanlı fetihleri bu birlikler ve aşiret kuvvetleriyle gerçekleşti.

NOT :
Yaya ve Müsellemler savaş zamanında gündelik iki akçe alıyorlardı. Barış zamanı ise kendilerine verilen toprakları ekip biçerek geçimlerini sağlıyorlardı.

Kapıkulu Ocakları

Yaya ve Müsellem birliklerinin ihtiyaca cevap verememesi üzerine I. Murat Dönemi’nde, Çandarlı Halil Paşa’nın da teşvikiyle Devşirme Usulüne dayalı olarak Kapıkulu Ocakları kuruldu. Kapıkulu Ocakları Piyadeler ve Süvariler olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.

a) Kapıkulu Piyadeleri

Acemi Ocağı:

I. Murat Dönemi’nde Karamanlı Molla Rüstem ve Kara Halil’in çalışmalarıyla Gelibolu’da kuruldu.
1363 yılında Pençik Kanunu çıkarılarak, savaşlarda alınan esirlerden beşte biri vergi karşılığı devletin olma usulu benimsendi.
Esirler kısa bir eğitimden geçtikten sonra Yeniçeri Ocağı’na alınıyordu. Bunun sakıncalarının görülmesi üzerine esirler önce Müslüman Türk kimliği kazanmak için Türk ailelerin yanına verildi.
Ankara Savaşı sonrası fetihlerin durması ve iç karışıklıklar pençik sistemini uygulanamaz hale getirdi. Bunun yerine Türk – İslam devletlerindeki uygulamaya benzer Hıristiyan çocuklarından sadece bir tanesinin alınması olarak nitelenen Devşirme Kanunu çıkarıldı.

Devşirmede Usul (Yöntem)
Devşirme sistemi gelişigüzel olmayıp belli kurallar dahilinde yapılıyordu. En önemlisi de ailelerin rızası alındıktan sonra bu sistem uygulanıyordu. Yani devşirme sistemi gelişigüzel yapılan çocuk toplama işi değildi.

Sistem şu şekilde işlemekte idi;

Padişahın emri ile devşirme yapılacak bölge belirleniyordu.
Bu bölgeye memurlar gönderiliyordu.
Bölgede bulunan kadı, sancak beyi ve rahipler çocukların belirlenmesinde memurlara yardımcı oluyordu.
Devşirme her zaman değil; ihtiyaca göre yapılırdı.
3 – 5 yılda bir yapılır ve 40 haneden ancak bir kişi devşirilirdi.
Ailenin tek çocuğu varsa devşirilmezdi.
Yüz kızartıcı suç işleyen (hırsızlık, zina) aileden devşirme çocuk alınmazdı.
 Şımarık olabileceğinden köy kethüdasının çocuğu devşirilmezdi.
Vücudunda herhangi bir kusuru olan çocuklar alınmazdı.
Bir aileden sadece bir çocuk alınırdı.
Devşirilen çocuklardan zeki olanlar Enderun mektebine gönderilirdi.
Devşirme işlerinden birinci derecede Yeniçeri Ağası sorumlu idi.

NOT :
Acemi Ocağı’ndan Yeniçeri Ocağı’na geçme işlemine Kapıya Çıkma veya Bedergah denirdi.
Yeniçeri Ağası asker ihtiyacını Divan’a arzeder, buna göre yeteri kadar acemi Yeniçeri alınırdı.
Yeniçeri Ocağı’na yeni kaydedilmiş olanlara “Düzen Akçesi” adıyla 2’şer altın verilirdi.

Yeniçeri Ocağı

I. Murat Dönemi’nde Edirne’de kurulan bu askeri ocak İstanbul’un fethinden sonra buraya taşınmıştır. Osmanlı Devleti’nin en gözde askeri ocağıdır. Merkezi otoritenin temelini oluşturan Yeniçerilerle Padişah, uç beylerinin nüfuz ve otoritesini dengelemiştir. İyi bir eğitimden geçen Yeniçeriler ok, yay, gürz, kılıç, balta gibi dönemin silahlarını iyi bir şekilde kullanmaktan idiler. Devşirme kanununa göre oluşturulan bu ocağın bazı özelliklerini şöyle sıralamak mümkündür:

Meslekleri askerliktir.
Savaş zamanı askerdiler; barış zamanında ise İstanbul ve padişahı korumakla görevliydiler.
Devletten üç ayda bir ulufe adında maaş alıyorlardı.
Askerlikten başka işle uğraşmaları yasaktı.
Emekli olana kadar evlenmeleri yasaktı.

XVI. yüzyıla kadar yeniçerilerin evlenmeleri yasakken daha sonra yaşlı olanlara evlenme izni verilmiştir.

Cebeci Ocağı

Kelime manası zırh demek olup yeniçerilerin silahlarını yapan, tamir eden ocaktır. Komutanlarına Cebecibaı denir.

Topçu Ocağı

Top dökmek, top mermisi yapmak bu ocağın görevidir. I. Murat döneminde kurulmuştur.

Osmanlı Devleti ilk kez topu I. Kosova savaşında kullanmıştır. (1389)

Bu ocağın başındaki komutana ise Topçubaşı adı verilmiştir.

b) Kapıkulu Süvarileri

Kapıkulu Süvarileri Enderun ve Yeniçeri Ocağı’ndan terfi ile seçilirlerdi.
Atlı askerler olup terfi ve maaş bakımından Kapıkulu Piyadelerinden daha üstünlerdi. I. Murat Dönemi’nde Sipahi ve Silahtar adıyla iki bölük halinde kuruldu.

★ Sipahi ve Silahtar: Savaş sırasında hükümdarın sağında ve solunda bulunuyorlardı. Padişahın tuğ ve silahlarını taşıyarak onun güvenliğini salıyorlardı.

Kapıkulu süvarileri kıdem ve maaş bakımından kapıkulu piyadelerinden daha yüksek olsalar da devlet yönetiminde piyadeler daha etkiliydi.

Eyalet Askerleri

a) Tımarlı Sipahiler

Tımar Sistemi:

Osmanlı Devleti’nden önceki Türk-İslam Devletleri’nin de kullandığı bir sistemdir. Osmanlı Devleti bu sistemi Türkiye Selçukluları’ndan almış ve daha da geliştirerek kullanmıştır. Osmanlı tımar sistemi ile I. Murat Dönemi’nde tanışmıştır. Tımar, kısaca bazı hizmetler karşılığında devletin bir kısım toprak gelirlerini asker veya memurlara maaş karşılığı olarak vermesiydi.

Bu sistemin Türkiye Selçukluları’nda karşılığı “ikta” idi. Maaş karşılığı verilen bu topraklara “dirlik” adı verilirdi. Dirlik, devlete ait olan arazinin önemli bir kısmını oluşturuyordu.
Bu toprağı ekip biçenler, ödemeleri gereken vergiyi devlete değil, devletin gösterdiği memur veya sipahilere öderlerdi. Bu vergiyi alan kişiler ise bu topraklarda oturarak aynı zamanda oranın güvenliğini sağlarlardı. Dirlik sahibi de denilen bu kişiler, devletten maaş almazlar ve toprak gelirlerinden maaşlarını alırlardı.
Bu sayede devletin kasasından para çıkmamış olurdu. Ayrıca bu dirlik sahipleri belli sayıda atlı asker (sipahi) besleyerek üretim, askerlik ve yönetim alanında devlete yardımcı olurlardı. Bu askerler (cebelü) sayesinde yine hazineden herhangi bir para çıkmadan devlet düzenli bir orduya sahip olmuştur ki, bu ordu Osmanlı ordusunun önemli bir kısmını oluşturmaktadır (Tımarlı Sipahiler).

Dirlik arazi gelirlerine göre:

a) Has
b) Zeamet
c) Tımar
diye üç bölüme ayrılır.

Has:

Padişah, sadrazam, vezirler, divan üyeleri, beylerbeyi ve sancakbeyi gibi üst düzeydeki devlet adamlarına verilen topraklardır. Geliri 100 bin akçe ve üstü olan topraklardır. Has sahibi bu gelirin her 5 bin akçesi için devlete bir asker (cebelü) yetiştirirdi. Has sahipleri görevde kaldıkları süre içinde bu toprağın sahibi olurlardı.

Bu taksimat yapılırken toprağın geliri ile kişinin makam ve rütbesi arasında bir paralellik söz konusudur.

Zeamet:

Orta dereceli devlet memurlarına (tımar defterdarları, kale komutanları, alay beyleri, divan katipleri) verilen topraklardır.
Geliri 20 bin ile 100 bin akçe arasındaki topraklardır. Görevde kaldıkları süre içinde bu toprağı kullanıyorlardı.
20 bin akçeyi geçimleri için ayırıyorlar, geri kalan her 5 bin akçe için 1 tane asker besliyorlardı.

Tımar:

Yıllık geliri 3 ile 20 bin akçe olan dirlik topraklarına tımar adı verilir. Daha çok asker ve memurlara verilen topraklardır. Tımar sahibi 3 bin akçeyi geçimi için ayırır. Daha sonra her 3 bin akçe için 1 tane asker yetiştirir.

Kılıç Hakkı: Tımarın en küçük bölümüne verilen addır (3 bin akçe).

Has ve Zeametten farklı olarak tımar alan kişi kurallara uyduğu müddetçe tımarı ömür boyu elinde kalabilir ve hatta miras yoluyla çocuklarına da geçebilirdi.

Tımar Sisteminin Yararları

1. Hazineden hiç para çıkmadan düzenli bir ordu meydana getirilmiştir (Tımarlı Sipahiler).
2. Devlet uzak yerlerdeki topraklarının vergilerini toplama külfetinden kurtulmuştur.
3. Toprağın boş kalması önlenmiş ve bu sayede üretimde süreklilik sağlanmıştı

YORUM
Devlet toprağı verirken şartları vardı. Mesela toprağı 3 yıl arka arkaya boş bırakandan toprağı elinden alındığı gibi devleti zarara uğrattığından dolayı o kişiden çiftbozan adıyla vergi alınıyordu.

4. Aynı topraktan hem köylünün hem tımar sahibinin ve hem de askerlerin ihtiyaçları karşılanıyordu.
5. Tımar sahibi bulunduğu bölgenin güvenliğini sağlayarak, jandarma görevini üstleniyordu. Yani devlet en ücra yerlere kadar asayişini götürmüş oluyordu.

Bu sayede merkezi otorite güçlenmiş oluyordu.

6. Tımar sahibi ayrıca bulunduğu bölgeleri mimari alanında da donatıyordu ve bu sayede ülke bayındır hale geliyordu.

NOT :

Yeniçeriler yaya askerler olmasına karşılık Tımarlı Sipahiler atlı askerlerdir.

Azaplar

Savaş sırasında yeniçerilerin önünde savaşırlardı. Savaş başlayınca sağa ve sola çekilerek yeniçerilerin manevra kabiliyetlerini artırıyorlardı. En ön safta savaştıklarından genellikle şehit oluyorlardı. Bundan dolayı her otuz aileden bir kişi olarak ve gönüllü seçiliyorlardı.
Osmanlı ordusunun hafif yaya askerleridir.

Azapların bekar Türk gençlerinden seçilmesi Osmanlı Devleti’nin aile kurumuna verdiği önemi göstermektedir.

Akıncılar

Uçlarda (serhat) görev yapan atlı birliklerdir. Genellikle ilkbahar aylarında düşman üzerine keşif yaparlardı.
Savaş esnasında ordunun güvenle ilerlemesini sağlıyorlardı. Akıncılar düşmana yaptıkları akınlar ile onların moralini bozuyorlardı. Düşman ülkelerine akınlarla hem bilgi topluyor, hemde askeri ve ekonomik kaynaklarına zarar vererek orduya yol açıyorlardı.
Akıncılar doğrudan padişaha bağlı idiler. Akıncı olmanın en önemli şartı Türk ve Müslüman olmaktı.
Akıncılar başlarında bulunan beylerinin adı ile anılırlardı.
En önemli akıncı beyleri Turhanbeyoğlu, Malkoçoğlu ve Mihaloğlu.

Akıncı Ocağı’nın ortadan kalkması ile bu ocağın görevi Tatar ve Kırım askerlerine verilmiştir.

Etiketler:

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Şu Sayfamız Çok Beğenildi
Tarih Sınavda Çıkacak Konular