Patriğe Verilen Fermanın Mahiyeti
Patriğe Verilen Fermanın Mahiyeti
Fâtih, Türk hakimiyeti altında ilk İstanbul patriği olan Gennadios’a, Frantzes’in kaydettiği gibi, Türk hukuku çerçevesi içinde, kendisine her türlü vergi ve rüsumdan muaf kılan bir ferman vermiştir. Kendi imzasını taşıyan bu ferman, patriklerin vazifelerini tesbit ve tasrih ediyor, Patrikhane’ye ibadet hürriyeti ile esas taşkilatını ve akaid-i diniyesini, ruhani meclislerde tadil etmeme hakkını tam olarak veriyor, ibadet yerleri tanıyordu. Eserlerini Fâtih’e takdim eden İmrozlu Kıritobulos, bu fermanla patriğe verilen imtiyazların, Bizans imparatorları tarafından verilenlerden hiç de aşağı olmadığını, bilhassa, patriğin, huzur-ı şahanede hristiyanlarm dinine ve mezheblerinin hususiyetlerine dair serbestçe söz söyleyebilmesini belirtmektedir.
Hemen ilave edelim ki, patriğin, verilen bu imtiyazlar sayesinde Osmanlı İmparatorluğu’nda Bizans devrinden daha önemli rol oynadığı hususu, Batılılar tarafından da kabul edilmiştir.
Bu ferman, patriğin dinî ibadete ait hizmetleri yerine getirmesi şartıyla, tahta çıkan her yeni padişah tarafından da yenilenmiştir. Bununla beraber, vezir ile aynı derecede tutulup, icabında Divan’da söz söyleme hakkı tanınan patriğin, medeni ve dinî hukukunu itina ile tesbit eden devlet, onun dinî olmakla beraber, siyasi bir mahiyet arzeden Doğu ve Batı Kiliseleri’nin birleşmeleri ile ilgili meselelerle uğraşmasını şiddetle menetmiştir. Nitekim, Ortodoks dinine ait hizmetleri, fermanda belirtilen hukuki çerçeve içinde yerine getiren Gennadios, 1456’da İzidoros ve 1463’de I. Sofronios’un kısa patriklikleri bir kenara bırakılacak olursa, vefat tarihi olan 1468’e kadar Roma Kilisesi ile Rum Ortodoks Kiliseleri arasındaki mevcut anlaşmazlığı devam ettirerek, bu kiliseye karşı polemiklere devam etmiş ve iki Türk bilgini ile birlikte Hristiyanlık üzerine bir de diyalog kaleme almıştır.
İşte bu yüzden, Fâtih, önce Havariler Kilisesi’nde, sonra da 1456’da, Pammahristos Manastırı’nda (Fethiye Camii) Gennadios ile, 1477’de de, aynı hareket tarzını devam ettiren patrik III. Maximos’la Hristıyanlık akaidine dair münakaşalara girişmiş ve bunların yazılı olarak tesbitini istemiş idi.
Ancak, Fâtih’in dinî ibadete ait hizmetleri yerine getiren patriklerle ilgilenmesi, Batı’da Hristiyanlık lehine bazı iddiaların ileri sürülmesine sebep olmuştur.
Nitekim, Fâtih ve II. Bayezid devirlerinde esir olarak İstanbul Sarayı’nda yaşayan Theodore Spandugino Cantacusino, bu hususta şunları zikreder: “Bu keşiş, yani Skolarios adını taşıyan bu zat, mütemadiyen imparatora (Fâtih’e) dersler veriyordu, öyle ki, Mehmed’in, bilhassa ömrünün son senesinde, diğerlerine nazaran hristiyan itikadına daha fazla yaklaştığı hakkında bir rivayet vardır. Bu arada, eline geçmiş olan bazı mukaddes eşyayı çok derin bir tazimle, yanan kandiller arasında muhafaza ediyordu. Öte yandan, bizzat papa II. Pius (Eneas Sylvius Piccolomini), Fâtih’e hitaben bir mektup kaleme alıp, birkaç damla su (aquaepauxillum) ile vaftiz etmek suretiyle, onu hristiyan dinini kabule davet etmiştir.”
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.