Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası
a) Fırkanın Kuruluşu
Millî Mücadele’nin kazanılmasından sonra sıra, her alanda Türk Milleti’nin çehresini değiştirecek inkılâpların yapılmasına gelince, inkılâpların şekli ve zamanı konularında Mustafa Kemal ve bazı arkadaşları arasında görüş ayrılıkları ortaya çıkmaya başlamıştı. Taraflar arasındaki bu görüş ayrılıkları zamanla daha da belirginleşmiş ve çok geçmeden bu kişilerin, kendilerinin de mensubu bulundukları Cumhuriyet Halk Fırkası’nın icraatlarına muhalefet etmelerine sebep olmuştu .
Bu icraatları benimsemeyen kişiler, tabiî olarak Cumhuriyet Halk Fırkası içerisinde yer almayı da uygun bulmuyorlar ve istifa etmeyi düşünüyorlardı. Bu çerçevede, aralarında Kazım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele, Rauf Orbay ve Adnan Adıvar gibi, Mustafa Kemal Paşa’nın yakın Millî Mücadele arkadaşlarının da bulunduğu on bir kişilik bir grup, Cumhuriyet Halk Fırkası’ndan istifa ederek ayrıldı.
Zafer sonrası gidişattan memnun olmadıkları ve şahsen politikada etken olamadıkları intibaını taşıdıkları için Cumhuriyet Halk Fırkası’ndan ayrılan bu grup, 1924 Anayasası’nın çok partili rejime geçilmesine imkan tanımasından da istifade ederek, 17 Kasım 1924 tarihinde Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası adıyla yeni bir parti kurdu. Millî Mücadele sırasında Mustafa Kemal Paşa’nın etrafında ilk halkayı teşkil eden bu kişiler tarafından kurulan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası; muhalefet kontrolü olmaksızın bütün kuvvetlerin mecliste toplanmasının otoriter bir idare doğuracağı düşüncesini taşıyordu. Bu sebeple parti, mecliste tesirli bir muhalefet yaparak demokratik bir denge kurmak amacıyla cumhuriyet dönemi siyasi tarihinde kurulmuş ilk muhalefet partisidir.
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nda 8 Aralık 1924 tarihinde yapılan seçimler sonucunda, genel başkanlığa Kazım Karabekir, ikinci başkanlığa Rauf Orbay ve genel sekreterliğe de Ali Fuat Cebesoy getirilmişlerdir.
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın programında; egemenliğin halkta bulunduğu, cumhuriyet yönetimini yaşatmak ve geliştirmek istediği ve liberalizm ile demokrasinin, partinin ana görüşleri olduğu belirtiliyordu. Genel olarak hürriyetlere taraftar olan parti, din ve inançlara saygılı olduğunu vurguluyor ve idarî yönden de, yerinden yönetimin gerçekleştirilmesi esasını benimsediğini ifade ediyordu.
Mustafa Kemal Paşa, Türkiye’de demokrasinin yerleşmesini ve kısa sürede gelişmesini istediğinden bu yeni partinin kurulmasından fazlasıyla memnun olmuştu. Aynı zamanda O, mecliste mevcut olacak birden çok parti sayesinde, meclisimizin medenî ülkelerin parlamentolarına benzeyeceğini düşünüyor ve bu partiyi destekliyordu.
Ancak Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, zamanla, mecliste sert tartışmalara giren ve saltanat ile hilafetin kaldırılmasını hoş karşılamayan üyelerin yanında eski ittihatçıların toplanmaya başladığı bir parti durumuna ve inkılâpları önleyebilecek son umut haline gelince, Mustafa Kemal Paşa’nın da bu partiyle ilgili düşünceleri değişmiştir. O, bunun bir göstergesi olarak da çeşitli zamanlarda yaptığı konuşmalarla Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın programını eleştirmiştir.
b) Şeyh Sait İsyanı ve Fırkanın Kapatılması
Lozan’da halledilemeyen Musul meselesi ile ilgili olarak, daha sonra Türkiye ile İngiltere arasında yapılan görüşmelerde de bir sonuç alınamamıştı. Bunun üzerine İngiltere, bir petrol bölgesi olan Musul’un Türk halkının Türkiye ile birleşme isteğini ve Türkiye’nin Ortadoğu’da kendisi aleyhine bir durum yaratmasını önlemeye çalışıyordu. Bunu sağlamak için de, Türkiye içinde bir takım karışıklıklar çıkarmak istiyor ve ihtilal hareketlerini körükleyerek, Türkiye’yi zayıflatmayı planlıyordu.
Bu çerçevede Şeyh Sait adında birisi tarafından da 13 Şubat 1925 tarihinde Genç iline bağlı Piran’da bir isyan başlatılmıştı. İngiltere’nin desteği sayesinde kısa sürede doğu illerimizin bir kısmını saran bu isyan ile; İngiliz himayesinde bir Kürt devleti kurulmaya çalışılıyordu.
İngilizlerin teşvikiyle Kürtçülük fikrini benimsemiş olan Şeyh Sait ve taraftarlarının isyanı, aynı zamanda bir gericilik hareketi idi. Özellikle din elden gidiyor şeklindeki propaganda ile halk kandırılarak, cumhuriyet ve inkılâpların ortadan kaldırılması planlanıyordu.
Memleket içinde de, cumhuriyet ve inkılâplara karşı olanların eski günlere dönülmesini sağlamak maksadıyla Şeyh Sait isyanını desteklemesiyle durum bir anda oldukça ciddî bir hâl almıştı. Bunun üzerine Türkiye Cumhuriyeti Devleti de; hem isyanın bastırılarak asayişin yeniden sağlanması, hem de vatanın parçalanmasını önleyerek, kendi varlığını devam ettirebilmek amacıyla, 4 Mart 1925 tarihinde Takrir-i Sükûn Kanunu’nu çıkarmış ve yine aynı tarihte biri isyan bölgesinde diğeri de Ankara’da olmak üzere iki İstiklal Mahkemesi kurmuştur.
Bu sırada, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın programında yer alan bazı maddelerden faydalanmak isteyen bir takım kişilerin partiye üye olmaları ve parti mensupları tarafından yapılan propagandaların halkı isyana cesaretlendirdiği düşüncesinin ortaya çıkması üzerine, Diyarbakır İstiklal Mahkemesi, isyanla ilgileri olduğu gerekçesiyle fırkanın bölgedeki bütün şubelerini kapatmıştır. Daha sonra, Ankara İstiklal Mahkemesi de, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’yla ilgili yaptığı araştırmada, bu fırka tarafından yapılan propagandalarda din ve dince kutsal sayılan şeylerin siyasete alet edildiğini tespit etmiştir. Mahkemenin bu tespiti üzerine de Bakanlar Kurulu, 3 Haziran 1925 tarihli toplantısında, Takrir-i Sükûn Kanunu’nun kendisine verdiği yetkiye dayanarak aldığı bir kararla, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasını ülkedeki bütün şubeleriyle birlikte kapatmıştır.
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın kapatılmasıyla da Türkiye’de ilk çok partili rejim denemesi sona ermiştir.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.