Yeni Assur ve Yeni Babil Uygarlıkları
Kral Yıllıkları (Annallar)
Yeni Assur dönemi boyunca güçlü kralların hemen hepsi, taş steller üzerine ve tabletlere her yıl yaptıkları önemli işleri yazdırmışlardır. Bu yazıtlar kralın tahta çıktığı yıldan itibaren tutulmakta ve her yıl yapılan eylemler, “krallığımın ikinci yılında, üçüncü yılında” gibi ifadelerle başlamaktadır. Yeni Assur döneminin güçlü krallarına ait annallar büyük oranda günümüze ulaşmıştır. Ancak yukarıda belirttiğimiz gibi bunlar tek yanlıdır ve yalnızca başarılardan söz ederler. Assur’un zayışadığı veya yenildiği dönemler annallarda bulunmamaktadır. Bu nedenle Assur yazıtlarında kaydedilmemiş veya atlanmış dönemlerle, gerileme ve çöküş süreçleri büyük oranda paralellik gösterir.
Limmu listeleri
Yeni Assur döneminde her yıl Mart ayının ikinci yarısında kutlanan Yeni Yıl törenleri, o yıl için seçilen yüksek bir memur tarafından yönetilir ve o yıl, töreni yöneten bu memurun adıyla anılırdı. Yazıtlarda önemli bir olay anlatılırken “filanın limmu yılında” diye tarih düşülürdü. Bu memurların adları tabletlere arka arkaya yazılarak listeler oluşturulmuştur. Yeni yıl törenlerini, tahta çıktıkları ilk yıl krallar yönetir ve böylece krallıklarının başlangıcında listelere girerlerdi. Yeni Assur döneminde, yaklaşık 250 yıllık bir süreç için limmu listeleri eksiksiz denebilecek şekilde günümüze ulaşmıştır. Bu listelere bazı önemli olaylar da kaydedilmiştir. Bu olaylar arasına bir güneş tutulması da eklenmiştir. Gökbilimciler, söz konusu güneş tutulmasının 15 Haziran 763 yılında gerçekleştiğini hesaplamış ve tüm listenin ait olduğu döneme yerleştirilmesi sağlanmıştır. Limmuların isimleri alt alta yazılarak oluşturulan kesintisiz listeler, MÖ dokuzuncu yüzyılın ilk yarısından yedinci yüzyıl sonuna uzanan dönemi kapsar.
Arşivler
Yeni Assur Krallığı’nın başkentlerinde ve eyalet merkezlerinde, devletin resmi yazışmalarının korunduğu kil tablet arşivleri bulunmaktaydı. Bu arşivlerde mektuplar, casus raporları, ekonomik ve askeri gelişmeleri içeren yazışmalar saklanmıştır. Ayrıca başkentlerdeki arşivlerde kutsal metinler de korunmaktaydı. Yeni Assur krallarından Aşurbanipal sanata ve bilime önem vermekte, geçmişle ilgilenmekteydi. Hatta yazıtlarda kendisine Sümerce ve Akkadca belgeleri anlayabildiği, en zor matematik problemleri çözebildiği biçiminde övgüler yapılmıştır. Sümer ve Babil ülkesine yaptığı seferlerden sonra, tapınaklarında saklanan tabletleri ülkesine taşı-mış ve yazıcılarına bunların kopyalarını yaptırmıştır. Bütün bu tarihsel belgeleri Ni-nive’de büyük bir kütüphane haline dönüştürdüğü arşivinde sistematik bir biçimde düzenletmiş ve saklamıştır. Burada bilim adamlarının kullandığı standart listeler, referans kitapları, iki dilli sözlükler, işaret ve eşanlamlı sözcük listeleri, tıbbi tanı listeleri, kehanet, dinsel tören ve büyü özetleri gibi metinler de bulunmaktadır. Sümerlere ait ünlü Yaratılış Destanı ve Gılgamış Destanı gibi edebiyat yapıtları Ninive’deki tabletler sayesinde okunabilmiştir
Arkeolojik Veriler
Arkeolojik kazılar sonucu ortaya çıkarılan Assurlulara ilişkin buluntular, bu devletin yapısını, mimarisini, sanatını, toplumun yaşam biçimini ve ulaşılan refah seviyesi gibi ayrıntıları öğrenmemize katkı yapar. Assur kralları ülkenin merkezi bölgesi olan Büyük Zap ve Küçük Zap ırmaklarının Dicle’ye karıştığı bölgede dört başkent ve birçok yerleşim merkezi inşa etmişlerdir. Her bir kent belli bir plan anlayışındadır. Ülkeye adını veren ve MÖ ikinci binyıldan itibaren siyasal ve kutsal merkez olan Assur kentidir. Sonra sırasıyla Kalhu (Nimrud), Dur-fiarrukin (Horsa-bad) ve Ninive (Koyuncuk) başkent olarak düzenlenmiş ve uygarlığın en seçkin mimari ve sanat yapıtlarının şekillendirildiği yerler haline getirilmiştir. Ayrıca Bala-vat (İmgur Enlil) ile Kuzey Suriye’deki eyalet merkezleri Guzana, Til Barsib ve Sultantepe gibi şehirlerde yürütülen araştırmalar bu uygarlığın ürünü olan birçok veri sağlamıştır. Yukarı Dicle bölgesindeki Üçtepe, Ziyarettepe, Giricano gibi merkezlerde de yeni yazılı ve arkeolojik kaynaklar gün ışığına çıkarılmıştır.
DEVLET YÖNETİMİ
Yeni Assur ve Yeni Babil krallıklarında, Mezopotamya’nın geleneksel devlet yönetim anlayışı doğrultusunda en tepede kral bulunurdu. Kralın yönetici sülaleden gelmesi önemliydi. Tahtı zorla, bir taht entrikasıyla ele geçiren farklı sülale mensupları bile kendilerini yerine geçtikleri krala bağlayan yazıtlar veya şecereler yazdırmışlardır. Kral en büyük tanrıların yeryüzündeki temsilcisi, onun adına ülkeyi yöneten büyük rahip idi. Kralın kutsal kişiliği tanrılara, tapınaklara yaptığı hizmetler çerçevesinde kabul görürdü. Assur ülkesinde yalnızca kendi tanrıları değil, Sümer ve Akkad ülkesinin tanrıları da saygı görür, onların tapınaklarının kutsallığına inanılırdı.
Kralın tahta tanrılar tarafından seçilerek oturtulduğuna inanılır , ya da yazıtlarda böyle olduğu vurgulanırdı. Tahta çıkış töreni de ülkenin en büyük tanrıı-nın tapınağında gerçekleştirilirdi. Sarayın duvarlarına asılan, sefer yapılan bölgelerde ana kayalara yapılan veya tapınaklara sunulan heykellerde kral başlığı asası ve kendisini koruyan tanrı sembolleriyle betimlenirdi.
Assur ve Babil kralları yazıtlarında isimlerinin başında “Büyük Kral”, “Güçlü Kral”, “Yukarı Deniz’den (Akdeniz) Aşağı Deniz’e (Basra Körfezi)Kadar olan Bölgenin Hâkimi”, “Dört Bir Yanın Kralı”, “Evrenin Kralı” ve “Sümer – Akkad Ülkelerinin Kralı” gibi unvanlar kullanırlardı. Kral en büyük rahip olması yanında ordunun komutanı, önemli davalara bakan yargıç ve kanun koyucu idi.Assur ve Babil uygarlıklarında devlet yönetiminde, başkent ve eyalet merkezlerinde kralın altında, binlerce yılda gelişerek şekillenmiş köklü bir bürokrasi bulunmaktaydı. Yeni Assur Krallığı’nda bürokrasi Assur’dan sonra sırasıyla başkent olan Kalhu, Dur-fiarrukin ve Ninive kentlerinde hizmet etmiştir. Babil ise eski dünyanın en görkemli kült merkezi ve değişmez başkenti idi.
Krallığı yönetim merkezi olan başkentin sitadeli, yani kralın sarayı ve yönetim merkezinin kalbi, bürokrasinin tepesindeki görevlilerin bulunduğu yer idi. Sarayda, kral ve ailesinin yanı sıra, aynı aileden üst düzey yöneticiler ve hadım görevliler yaşardı. Yönetimde çok sıkı bir hiyerarşik düzenin var olduğu bilinmektedir. Kral ile herkes doğrudan görüşemez, önemli görülen istekler bir görevli aracılığıyla krala iletilirdi. Üst düzey görevlere öncelikli olarak kral soyundan gelenler atan-maktaydı. Eyaletlerde önemli aileler ve yerel yöneticilerin sülalesinden gelenler bu göreve getirilmekteydi.
Yeni Assur döneminde sarayda görev yapmış olan bazı hadım (şa reşi) memurlar da eyaletlere veya orduda yüksek görevlere atanmıştır. Bunlar duvar resimleri ve kabartmalarda sakalsız olarak gösterilen, erkekliği bir operasyonla bitirilmiş saray görevlileriydi. Soylarını devam ettirme endişesi olmadığı için, özellikle III. Tiglat-pileser sonrasında yapılan reformlarla hadım memurlar, haremdeki görevlerinin yanı sıra, ordu komutanlıklarına, hatta eyalet yöneticiliğine kadar yükseltilmişlerdir. Bunlar turtanu (başkomutan), rab saki (büyük saki), nagir ekalli (saray habercisi), abarakku (güvenlik sorumlusu), bel pihati veya şaknu (eyalet yöneticisi) gibi unvanlar taşırlardı.
Mezopotamya’nın önemli uygarlıklarından Yeni Assur ve Yeni Babil dönemi yukarıda söylediğimiz gibi diğerleriyle karşılaştırıldığında oldukça ayrıntılı olarak belgelenmiştir. Bunda devletin hizmetinde çalışan yazıcı sınıfının büyük katkısı vardır. Günümüze ulaşan çivi yazılı kil tablet arşivleri, ana kayalar veya steller (dikili taşlar) üzerindeki uzun yazıtlar yanında saray duvarlarını süsleyen birçok kabartmada yazıcıların varlığını gösteren resimler vardır. Assur kabartmalarında kralın yanında, çiviyazısı ile kil tablete ve olasılıkla Aramice alfabe yazısı ile papirüs üzerine kayıt tutan iki yazıcı görülür. Kamışlardan yapılan papirüs, korunması zor olduğu için günümüze çok fazla ulaşmamıştır. Yazıcı sınıfı, bürokrasinin ayrıcalıklı kesimini meydana getirdi.
Eyaletler
Yeni Assur ve Yeni Babil krallıkları egemen oldukları bölgeleri farklı yöntemlerle merkeze bağlamaktaydı. Başkent ve çevresindeki büyük kentlerin imarı, buralardaki yönetim binalarının ve tapınakların inşası, tamiri ve masraşarı eyaletlerden gelen vergiler ve sefer sonrası elde edilen ganimetlerle karşılanmaktaydı. Ayrıca kentlerin ihtiyaç duyduğu yiyecekler için düzenli tarım ve kesintisiz bir ticaretin yürütülmesi gerekliydi. Bu nedenle başkent ve çevresinde merkezi yönetimin planlaması ve kontrolü daha belirgin bir biçimde görülür.
Tarım veya madencilik bakımından zengin olan bölgelerde kurulan eyalet merkezlerinde merkezden tayin edilen yönetici ve bürokratlar doğrudan saraya bağlı olarak görev yapardı. Bunlar bölgelerindeki gelişmeleri yazdıkları mektuplarla saraya bildirirlerdi. Elde edilen gelirleri ve topladıkları vergileri düzenli olarak göndermek asıl görevleriydi. Örneğin tarım ve madencilik bakımından zengin olan Yukarı Dicle havzasında, Diyarbakır çevresinde Amedi, Tuşhan ve Tidu gibi eyalet merkezleri bu anlayışla inşa edilmişti. Sitadel ve aşağı şehirden oluşan eyaletlerin boyutları 30 hektarı aşmaktaydı. Kuzey Suriye ve Güney Mezopotamya’da bulunan önemli kentler ve kent devletlerinde genel yapıya fazla müdahale edilmemişti. Bunlar yapılan seferlerle krallığa bağlanmış, vergi ödemesi ve isyan etmemesi koşuluyla bir tür otonom yönetim olarak korunmuştur. Kargamış, Til Barsip gibi kentler Assur karşıtı ittifaklara girmedikleri sürece geleneksel yapısını korumuştur. Yeni Assur döneminde zaman zaman Assur karşıtı ittifaklara giren Babil’e uygulandığı gibi bu kentler isyan ettiklerinde yakılıp yıkılmış ve doğrudan krallığa bağlanmıştır.
Bir bölgenin doğrudan krallığa bağlı eyalet haline getirilmesi buraya merkezdeki bürokrasinin küçük bir modelinin oluşturulması anlamı taşımaktaydı. Assur ve Babil ülkesinin sınırları içinde bu türde çok sayıda eyalet oluşturulmuştu. Eyaletlerde temel ihtiyaçlar için merkezi planlama çerçevesinde iş bölümü oluşturulmak-ta, atölyeler kurulmakta, tarım potansiyelini artırmak için nüfus nakilleri gerçekleş-tirilmekteydi. Assur Krallığı’nın yeniden düzenlediği bölgelerin tümünde günlük ihtiyaçlar için seri üretimden çıkmış tek tip çanak çömlek üretimi gerçekleştirilmekte, ancak yönetici başkentte olduğu gibi lüks kaplar kullanmaktaydı. Assur ve Babil krallıkları ele geçirdiği yeni kentlerdeki uzman ve sanatçılardan yararlanmakta, bunlardan ihtiyaç duyduklarını başkente taşımaktaydı.
Ordu
Yeni Assur ve Yeni Babil kralları için sefere çıkmak yalnızca yeni topraklar elde etmek veya güvenliği sağlamak amacıyla yapılan bir iş değildi. İmparatorlukların merkezlerinde gelişen bürokrasi ve yönetici sınıfın giderleri için hazineye gelir sağlamak, vergilerin düzenli ödenmesini sağlayacak güç gösterisinde bulunmak, yeni işgücü elde etmek gibi birçok neden sefer gerekçeleri arasında sayılabilir. Assur Krallığı’nın merkezinde, “ekal maşarti” adı verilen kışla sarayda eğitim yapan düzenli bir ordusu vardı. Ancak komutan ve çekirdek güçten oluşan buradaki birlikler sefere giden ordunun oldukça küçük bir bölümünü oluştururdu. Büyük ordu genellikle başkent ve çevresinde yaşayan köylülerden meydana gelmişti. Eyaletler de sefer döneminde orduya askeri birliklerle katılmak zorundaydılar.
Ele geçirilen ülkelerden tehcire tabi tutulan toplulukların bir bölümü eğitilerek orduya asker olarak katılırdı. Ordudaki asker sayısı krallığın gücü doğrultusunda değişmekle birlikte bazı dönemlerde yüz bini aştığı kaydedilmiştir. Örneğin III. Şalmaneser Doğu Akdeniz kıyı bölgesine yaptığı sefere yüz yirmi bin askerle gitmişti. Orduda iki sınıf bulunmaktaydı: Piyade ve süvari. Askerlerin çoğu piyade idi. Süvari sınıfı MÖ dokuzuncu yüzyıldan itibaren oluşmaya başlamıştır. Ayrıca esas vurucu gücü oluşturan savaş arabaları önemli oranda temsil edilmekteydi.
Orduda kullanılan silahlar geleneksel ok, yay, kalkan, kılıç ve mızraktan oluş-maktaydı. Assurlular savaş arabaları yanında, kale kapılarını kırmak, surlarda gedik açmak için tekerlekli “koçbaşı” ve benzer ağır silahlar geliştirmişlerdi. Bronz levhalar ve taş bloklar üzerine işlenmiş savaş sahnelerinde bu tür silahlar ön planda işlenmiş ve Assur’un egemen gücünün sınır tanımazlığı vurgulanmıştır. Yeni Assur kral yıllıkları ve savaş sahnelerinin işlendiği kabartmalar, ordunun savaştan dönerken aldığı olağanüstü sayıdaki ganimetleri saymaktadır.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.