Yıldırım Bayezid’in İstanbul’u İkinci Muhasarası
Yıldırım Bayezid’in İstanbul’u İkinci Muhasarası
Devletin doğu ve batı serhadlerinde mütemadiyen seferlerde bulunan Yıldırım Bayezid, daha saltanatının ikinci yılında başladığı İstanbul ablukasına, aralıksız devam etmekte idi. Timur’un 1394 yılında Anadolu ve Suriye için tehditkar bir vaziyet göstermesi üzerine, askerî maliyetlerinde kısmi bir duraklama görülen, Yıldırım Bayezid, bu devrede, Sultan Berkuk ile diplomatik münasebetler tesis etmiş, ancak Timur’un Anadolu’dan Azerbaycan’a çekilmesi üzerine, İstanbul kuşatmasına ağırlık vermiştir.
Yıldırım Bayezid, Timur tehlikesi dolayısıyla, takip eylediği politika icabı, İstanbul muhasarasını önce kaldırdığını açıkladı. Ancak, bu arada, hem İstanbul’daki, hem de imparatorluğun diğer yerlerindeki Paleologos prenslerinin Osmanlı siyasetine ayak uydurmaları karşılığında, İstanbul fethine dair tasavvurlarını belli bir süre erteledi. Bizans hanedan mensupları üzerindeki otoritesini canlı ve sağlam tutmak için, görünüşte, aralarındaki anlaşmazlıkları halletmek üzre, Serez’de, Bizans prensleri ile bir toplantı tertip etti. İmparator II. Manuel ve kardeşi Theodoros ile yeğenleri ve sultanın mahmîsi, diğer bütün prensler ile Sırbistan prenslerinin iştirak ettikleri bu toplantıda, hanedan mensupları birbirlerini ağır bir şekilde suçladılar. Hatta Bizans kaynaklarının verdikleri bilgilere göre, Yıldırım Bayezid öfkelenerek, bütün prenslerin idamını emretmiş, ancak vezir Ali Paşa, padişahı bu fikrinden vazgeçirmiştir.
Toplantıdan sonra, prensler, Yıldırım Bayezid’e verdikleri sözleri tutmadılar. Hakim oldukları yerlerde, mukavemetlerde bulunarak, Osmanlı idaresine karşı cephe aldılar. Bizans imparatoru II. Manuel de, Yıldırım Bayezid’in daha önce İstanbul’da bir müslüman mahallesi ile bir cami yapılması ve bir kadı tayin edilmesi hususundaki teklifine vermiş olduğu sözü, İstanbul’a döndükten sonra unutmuştur. Diğer taraftan, şehrin müdafaası için tertibat alıp, savunma hazırlıklarına girişmiştir.
Yıldırım Bayezid, vezir Ali Paşa’ya, İstanbul’u yeniden kuşatmasını ve Bizans imparatoru Manuel’i cezalandırmasını emretti. Böylece İstanbul şehri ikinci defa muhasara olundu. Frenklerin Manuel’in yanında müdafaaya katılmalarına karşılık, Yıldırım Bayezid’in teveccühlerini kazanmış olan İoannes VII. de, Osmanlı kuvvetleri ile muhasaraya iştirak etti. Osmanlı padişahı Gelibolu’dan gelen gemilerin de, 1395 yılının bütün yazı boyunca devam eden bu kuşatmaya katılmalarını emretti. Kuşatma sırasında birçok hücumlar yapıldı. Kara surlarında bazı muhasara aletleri kullanıldı ve şehirde halk açlık ile karşı karşıya bırakılarak, bunaltıldı. Ancak müessir toplar bulunmadığı için, netice alınamadı.
İstanbul kuşatması devam ederken, Yıldırım Bayezid, bizzat Yunanistan üzerine sefere gitti. Türk akıncılar, Bosna ve Arnavutluk üzerine akınlar tertip ettiler. Drac limanına kadar yayılan Türkler, Boyana nehri istikametlerinde yerleşmelerini de sürdürdüler. Bu sefer sırasında Tırhala, Domacia, Patras ve Farsala şehirleri Osmanlıların eline geçti. Termopil geçidini geçen Sultan Bayezid I., Focide, Lacris ve Doris bölgelerini ele geçirdi. Bu arada kumandan gazilerden Yakub Bey ile Gazi Evrenos’u mühim kuvvetler ile Mora yarımadasının istilasına gönderdi. Osmanlı kaynaklarında, bu akına Paşa Yiğitoğlu Turahan Bey’in memur edildiğine dair kayıtlar vardır. Türk akıncıları, yarımadanın doğusunda bulunan meşhur Argos şehrini de ele geçirdiler. Bu civarda sömürgeleri bulunan Venedikliler, Osmanlı akıncılarından hayli telaşa kapıldılar. Bizans hanedan prenslerinden I. Theodoros, bu akın üzerine, Osmanlı hakimiyetini tanımak zorunda kaldı (1395).
Osmanlı istilalarının arkasından, elde edilen yerlere, hemen Türk nüfusu iskan edilmeye başlandı. Diğer taraftan, yerli Rum nüfusunun bir kısmı da Anadolu’ya nakledildi.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.